28 Ocak 2022 Cuma

YENİ MODEL ARAYIŞI-KKM ve LİRALAŞMA

YENİ MODEL ARAYIŞI MI? - KUR  KORUMALI MEVDUAT VE LİRALAŞMA

               TCMB Başkanı, 2021 yılı Ekim ayında politika faizinin 200 baz puan düşürülmesi sonucunda artan döviz kurlarına gösterilen tepkiler üzerine şu açıklamayı yapmıştır; “döviz kurlarındaki yükselişin ekonominin rekabet gücünü artıracağını, cari işlemler dengesinde fazla yaratacağını ve bu fazlanın ortaya çıkaracağı döviz bolluğunun döviz kurlarını ve enflasyonu olumlu etkileyeceğini” belirtmiştir. Bu değerlendirmenin ardından TCMB, enflasyon ve enflasyon beklentileri yükselirken, Kasım ayında politika faizini 100 baz puan daha düşürmüş ve Aralık ayı içinde indirim sinyali vermiştir. 

               Ekonomi yönetimi, Türk lirasının değer kaybındaki hızlanış sonrasında, “düşük faiz yüksek kurun” faydaları konusunda yaygın bir kampanya başlatmıştır. Kurdaki artışın çok yararlı olduğu, ekonomide ciddi bir yapı değişiminin yaşanacağı ve nihayetinde üretim, yatırım ve istihdam artışının gerçekleşeceği koro halinde tekrarlanmaya başlamıştır. Hazine Bakan Yardımcısı “Türkiye ekonomisini sadece döviz kurunu baz alan dar bakış açısı yerine büyük pencereden değerlendirmemiz gerektiğini” ifade etmiş ve “Düşük faiz politikası sonucu TL’ye yapılan manipülatif atakların ekonomiye ciddi zararlar veremeyeceğini” belirtmiştir. Ayrıca “tüm kesimler tarafından dikte edilen “yüksek faiz, düşük enflasyon” politikasının yanlışlığının yapısal cari açık veren ülkemiz özelinde tekrar değerlendirilmesi gerektiğini” ifade etmiştir.

               Ekonomiye ilişkin değerlendirme ve toplantılarda, sık, sık “nas” gereği faizin düşürülmesi gerektiğinin güçlü şekilde ifade edilmeye başlanması ve faiz indirim sürecinin Aralık ayında da devam edeceğine ilişkin TCMB sinyali döviz kurlarındaki yükselişi hızlandırmıştır. Enflasyon ve enflasyon beklentilerindeki bozulmaya ve döviz kurlarındaki aşırı yükselişe karşın, politika faizi 17 Aralık 2021 tarihinde 100 baz puan daha indirilerek yüzde 14 olarak belirlenmiştir. Faiz indirim kararı ile birlikte, döviz kurlarında sıçrama ve aşırı oynaklık gözlenmiştir. 20 Aralık 2021 tarihinde Dolar kuru 18 lira civarına yükselmiş ve piyasalarda ciddi bir panik ve huzursuzluk yaşanmıştır.

               Kur Korumalı Mevduat Sistemi

               20 Aralık 2021 tarihinde yapılan bakanlar kurulu  toplantısının ardından, akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı basın toplantısında, döviz kurlarındaki yükselişi önlemek için "Kur Korumalı Vadeli Türk Lirası Mevduat Hesabı (KKM)" sisteminin uygulamaya konulacağını açıklamıştır. Türk lirasından kaçışı önlemek ve Türk lirası mevduat sahiplerine kur artışı kadar getiriyi garanti eden bu sistemin açıklanması ile birlikte, döviz kurlarında olağanüstü bir düşüş yaşanmıştır. 20 Aralık 2021 tarihinde 17,4731 lira olan TCMB dolar alış kuru, 21-31 Aralık döneminde ortalama 12,13 liraya gerilemiş, 2022 Ocak ayında ise ortalama 13,51 lira olarak gerçekleşmiştir.

               KKM sistemi, tasarruf sahiplerinin Türk lirası cinsi varlıklara yönelmelerini teşvik etmek ve Türk lirası cinsinden faiz ödenirken, kur artışı kadar getiriyi de garanti etmektedir. Tasarruf sahipleri Türk lirası mevduat hesaplarından KKM sistemine geçerlerse, kur farkı ödemeleri Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından, döviz hesaplarından KKM sistemine geçerlerse TCMB tarafından ödenecektir. TCMB, döviz/altın hesaplarından KKM sistemine dönüşler sayesinde döviz rezervlerini artırmayı da amaçlamaktadır. Başlangıçta sadece gerçek kişilerin yararlanacağı KKM sistemi, daha sonra tüzel kişilerin döviz/altın hesaplarından Türk lirasına dönüşleri içinde uygulamaya konulmuştur. Firmaların bu imkandan yararlanmalarını teşvik için kurumlar vergisinde değişiklik yapılarak, Türk lirasına geçen firmaların kambiyo karlarına kurumlar vergisi istisnası da getirilmiştir. Ayrıca KKM hesaplarından elde edilecek faiz ve kar payları için gelir vergisi stopaj oranı da sıfırlanmıştır. 

               Liralaşma Stratejisi

        TCMB Başkanı'nın 2022 Ocak ayı Enflasyon Raporu açıklaması sırasında yaptığı değerlendirmeler dikkate alındığında, KKM uygulamasının geçici değil, kalıcı ve sistemin belkemiğini oluşturan bir uygulamaya dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır. 2022 Ocak ayı Enflasyon Raporunda "Liralaşma Stratejisi" olarak açıklanan yeni para politikası çerçevesinin temel aracının KKM sistemi olduğu anlaşılmaktadır. 2021 yılı Aralık ayında uygulamaya konulan KKM sisteminin Türk lirası mevduat tercihini güçlendirdiği ve döviz kurlarında oluşan sağlıksız fiyat oluşumlarını önlediği belirtilmektedir. TCMB Başkanı açıklamalarında, KKM sisteminin kurun enflasyona olan etkisini azalttığını ve bunun enflasyonun indirilmesi için en önemli unsurlardan biri olduğunu belirtmiştir. Genel olarak “Liralaşma stratejisinin” enflasyon üzerinde olumlu etki göstereceğini ve dezenflasyon sürecini hızlı bir şekilde başlatacağını ve Liralaşma süreciyle enflasyonun tek haneye ineceğini ifade etmiştir.

               Yeni Model Arayışı mı?

               Eylül ayında faiz indirim sürecinin başlaması ile birlikte, ekonomi yönetimi “düşük faiz, yüksek kur” modeline geçildiğini ifade etmeye başlamıştır. Bu model ile ihracat, istihdam ve büyüme artacak, cari denge fazla verecek, bu fazla sayesinde döviz kurlarında istikrar sağlanacak ve enflasyonda da düşüş gerçekleşecekti. Bu model çerçevesinde faiz indirim süreci devam ettirilmiş, döviz kurlarındaki yükselişin ihracat-istihdam ve büyümeyi olumlu etkilediği ifade edilmiştir. Ancak, kur artışlarının kontrolden çıkması üzerine 21 Aralık 2021 tarihinde “Kur Korumalı Mevduat” sistemi uygulamaya konulmuştur. O tarihten itibaren “düşük faiz, yüksek kur” söylemi terkedilmiş, döviz kurlarında istikrar, Türk lirasına dönüş ve tek haneli enflasyon söylemi gündeme gelmiştir.

               Döviz kurlarındaki hızlı yükselişi dizginlemek için geliştirilen KKM sistemi, tüm ekonominin döviz kurlarına karşı hassasiyetini artırmıştır. Mevcut yüksek dolarizasyon düzeyi, döviz kuru hareketlerinin,  ekonomide ciddi sorunlar yaratmasını da beraberinde getirmektedir. Toplam mevduatın yüzde 60’ın üstünde döviz olması, dış borcun tamamı, kamu iç borcunun önemli bir kısmının kura bağımlı olması, Kamu-Özel İşbirliği projelerine verilen döviz garantilerine ilave olarak KKM ile Türk lirası mevduat getirisinin de döviz kuruna endekslenmesi, ekonomide dolarizasyon düzeyinin daha da yükselmesine neden olmaktadır. Ekonomide neredeyse tüm fiyatlar ve getiriler döviz kurunun etkisi altına girmiştir. Döviz kuru hareketlerinin tüm ekonomiye ve kamu maliyesine olası maliyetleri de belirgin ölçüde yükselmiş bulunmaktadır.

               Bu ortamda “yüksek kur” ve ekonominin rekabet gücü gibi kavramlar terkedilmiş, döviz kurlarında istikrar öne çıkmış bulunmaktadır. Nitekim KKM sisteminin devreye sokulması ile birlikte alınan ekonomik önlemlerin büyük bir kısmı, döviz kurlarının dizginlenmesine ve örtük kur hedeflemesine yöneliktir. Bu uygulamaları şu şekilde sıralayabiliriz; döviz rezervlerinin satılması, KKM sisteminin tüzel kişi firmalara yaygınlaştırılması, kur farkı gelirlerinin kurumlar vergisinden istisna edilmesi, Türk lirası faiz gelirlerinde gelir vergisi stopajının düşürülmesi, döviz mevduatlarındaki zorunlu karşılıkların artırılması ve ihracat gelirlerinin yüzde 25’inin TCMB’ye satılma zorunluluğu.

               TCMB “Liralaşma Stratejisini” gündeme getirmesine karşın, ilginç bir şekilde alınan bu kararlar ile ekonomide döviz kurlarının etkililiği ve yaygınlığı artmaktadır. TCMB reeskont kredisi ve yatırım taahhütlü avans kredisi uygulamasını yaygınlaştırmayı, kullandırdığı kredilerin Türk lirası cinsi harcama alanlarında kullanılmasını ve yabancı para talebi oluşturmamasını istemektedir. Ayrıca reel sektöre finansal sistem tarafından sağlanan kredilerin belirlenmiş amaçlar çerçevesinde kullanılmasının sağlanması gerektiği ifade edilmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla TCMB Türk lirası mevduat ve kredilerin faiz, miktar ve kullanım alanları üzerindeki etkisini artırarak döviz kurlarında istikrarı ve kontrolü sağlamayı düşünmektedir. KKM sistemi ve alınan kararlara ek olarak denetimli Türk lirası kredi genişlemesi ile döviz kurlarında istikrar sağlanması ve enflasyonun düşürülmesi hedeflenmektedir. Ancak, aşırı kredi genişlemesi, yüksek enflasyon nedeniyle maaş-ücret ve transfer politikasındaki gevşeklik, maliye politikasındaki belirsizlik ve döviz rezervlerinin yetersizliği hem döviz kurları hem de enflasyon üzerinde ciddi bir baskı yaratabilir. Mevcut bütçe büyüklükleri son ekonomik gelişmeler ve kararlar nedeniyle anlamını yitirmiştir. Para politikasındaki gevşeklik yanı sıra maliye politikasının da oldukça gevşek olduğu görülmektedir. Bu risk ve belirsizliklere ilave olarak, Türkiye’nin geçmiş deneyimlerinin, öngörülemeyen iç ve dış şokların (Asya krizi, Rusya Krizi, FED faiz artırımı, kuraklık vb.) döviz kurları ve ekonomik politikalar üzerinde yarattığı olumsuzluklarla dolu olduğu da göz ardı edilmemelidir. Daha fazla karmaşaya yol açmadan, faiz indirim süreci ile başlayan “model arayışlarına” bir son verme zamanının geldiği düşünülmektedir.