YENİ
MODEL ARAYIŞI MI? - KUR KORUMALI MEVDUAT VE LİRALAŞMA
TCMB
Başkanı, 2021 yılı Ekim ayında politika faizinin 200 baz puan düşürülmesi
sonucunda artan döviz kurlarına gösterilen tepkiler üzerine şu açıklamayı
yapmıştır; “döviz kurlarındaki yükselişin ekonominin rekabet gücünü artıracağını,
cari işlemler dengesinde fazla yaratacağını ve bu fazlanın ortaya çıkaracağı
döviz bolluğunun döviz kurlarını ve enflasyonu olumlu etkileyeceğini”
belirtmiştir. Bu değerlendirmenin ardından TCMB, enflasyon ve enflasyon
beklentileri yükselirken, Kasım ayında politika faizini 100 baz puan daha düşürmüş
ve Aralık ayı içinde indirim sinyali vermiştir.
Ekonomi
yönetimi, Türk lirasının değer kaybındaki hızlanış sonrasında, “düşük faiz yüksek kurun” faydaları
konusunda yaygın bir kampanya başlatmıştır. Kurdaki artışın çok yararlı olduğu,
ekonomide ciddi bir yapı değişiminin yaşanacağı ve nihayetinde üretim, yatırım
ve istihdam artışının gerçekleşeceği koro halinde tekrarlanmaya başlamıştır.
Hazine Bakan Yardımcısı “Türkiye ekonomisini sadece döviz kurunu baz alan dar
bakış açısı yerine büyük pencereden değerlendirmemiz gerektiğini” ifade etmiş
ve “Düşük faiz politikası sonucu TL’ye yapılan manipülatif atakların ekonomiye
ciddi zararlar veremeyeceğini” belirtmiştir. Ayrıca “tüm kesimler tarafından dikte
edilen “yüksek faiz, düşük enflasyon” politikasının yanlışlığının yapısal cari
açık veren ülkemiz özelinde tekrar değerlendirilmesi gerektiğini” ifade
etmiştir.
Ekonomiye
ilişkin değerlendirme ve toplantılarda, sık, sık “nas” gereği faizin düşürülmesi gerektiğinin güçlü şekilde ifade
edilmeye başlanması ve faiz indirim sürecinin Aralık ayında da devam edeceğine
ilişkin TCMB sinyali döviz kurlarındaki yükselişi hızlandırmıştır. Enflasyon ve
enflasyon beklentilerindeki bozulmaya ve döviz kurlarındaki aşırı yükselişe
karşın, politika faizi 17 Aralık 2021 tarihinde 100 baz puan daha indirilerek
yüzde 14 olarak belirlenmiştir. Faiz indirim kararı ile birlikte, döviz
kurlarında sıçrama ve aşırı oynaklık gözlenmiştir. 20 Aralık 2021 tarihinde
Dolar kuru 18 lira civarına yükselmiş ve piyasalarda ciddi bir panik ve
huzursuzluk yaşanmıştır.
Kur Korumalı Mevduat Sistemi
20
Aralık 2021 tarihinde yapılan bakanlar kurulu toplantısının ardından,
akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı basın toplantısında, döviz kurlarındaki
yükselişi önlemek için "Kur Korumalı Vadeli Türk Lirası Mevduat Hesabı
(KKM)" sisteminin uygulamaya konulacağını açıklamıştır. Türk lirasından
kaçışı önlemek ve Türk lirası mevduat sahiplerine kur artışı kadar getiriyi
garanti eden bu sistemin açıklanması ile birlikte, döviz kurlarında olağanüstü
bir düşüş yaşanmıştır. 20 Aralık 2021 tarihinde 17,4731 lira olan TCMB dolar
alış kuru, 21-31 Aralık döneminde ortalama 12,13 liraya gerilemiş, 2022 Ocak
ayında ise ortalama 13,51 lira olarak gerçekleşmiştir.
KKM
sistemi, tasarruf sahiplerinin Türk lirası cinsi varlıklara yönelmelerini
teşvik etmek ve Türk lirası cinsinden faiz ödenirken, kur artışı kadar getiriyi
de garanti etmektedir. Tasarruf sahipleri Türk lirası mevduat hesaplarından KKM
sistemine geçerlerse, kur farkı ödemeleri Hazine ve Maliye Bakanlığı
tarafından, döviz hesaplarından KKM sistemine geçerlerse TCMB tarafından
ödenecektir. TCMB, döviz/altın hesaplarından KKM sistemine dönüşler sayesinde
döviz rezervlerini artırmayı da amaçlamaktadır. Başlangıçta sadece gerçek
kişilerin yararlanacağı KKM sistemi, daha sonra tüzel kişilerin döviz/altın
hesaplarından Türk lirasına dönüşleri içinde uygulamaya konulmuştur. Firmaların
bu imkandan yararlanmalarını teşvik için kurumlar vergisinde değişiklik
yapılarak, Türk lirasına geçen firmaların kambiyo karlarına kurumlar vergisi
istisnası da getirilmiştir. Ayrıca KKM hesaplarından elde edilecek faiz ve kar
payları için gelir vergisi stopaj oranı da sıfırlanmıştır.
Liralaşma Stratejisi
TCMB Başkanı'nın 2022 Ocak ayı Enflasyon Raporu açıklaması sırasında yaptığı değerlendirmeler dikkate alındığında, KKM uygulamasının geçici değil, kalıcı ve sistemin belkemiğini oluşturan bir uygulamaya dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır. 2022 Ocak ayı Enflasyon Raporunda "Liralaşma Stratejisi" olarak açıklanan yeni para politikası çerçevesinin temel aracının KKM sistemi olduğu anlaşılmaktadır. 2021 yılı Aralık ayında uygulamaya konulan KKM sisteminin Türk lirası mevduat tercihini güçlendirdiği ve döviz kurlarında oluşan sağlıksız fiyat oluşumlarını önlediği belirtilmektedir. TCMB Başkanı açıklamalarında, KKM sisteminin kurun enflasyona olan etkisini azalttığını ve bunun enflasyonun indirilmesi için en önemli unsurlardan biri olduğunu belirtmiştir. Genel olarak “Liralaşma stratejisinin” enflasyon üzerinde olumlu etki göstereceğini ve dezenflasyon sürecini hızlı bir şekilde başlatacağını ve Liralaşma süreciyle enflasyonun tek haneye ineceğini ifade etmiştir.
Yeni Model Arayışı mı?
Eylül
ayında faiz indirim sürecinin başlaması ile birlikte, ekonomi yönetimi “düşük
faiz, yüksek kur” modeline geçildiğini ifade etmeye başlamıştır. Bu model ile
ihracat, istihdam ve büyüme artacak, cari denge fazla verecek, bu fazla
sayesinde döviz kurlarında istikrar sağlanacak ve enflasyonda da düşüş
gerçekleşecekti. Bu model çerçevesinde faiz indirim süreci devam ettirilmiş,
döviz kurlarındaki yükselişin ihracat-istihdam ve büyümeyi olumlu etkilediği
ifade edilmiştir. Ancak, kur artışlarının kontrolden çıkması üzerine 21 Aralık
2021 tarihinde “Kur Korumalı Mevduat” sistemi uygulamaya konulmuştur. O
tarihten itibaren “düşük faiz, yüksek kur” söylemi terkedilmiş, döviz
kurlarında istikrar, Türk lirasına dönüş ve tek haneli enflasyon söylemi
gündeme gelmiştir.
Döviz
kurlarındaki hızlı yükselişi dizginlemek için geliştirilen KKM sistemi, tüm
ekonominin döviz kurlarına karşı hassasiyetini artırmıştır. Mevcut yüksek
dolarizasyon düzeyi, döviz kuru hareketlerinin, ekonomide ciddi sorunlar yaratmasını da
beraberinde getirmektedir. Toplam mevduatın yüzde 60’ın üstünde döviz olması,
dış borcun tamamı, kamu iç borcunun önemli bir kısmının kura bağımlı olması,
Kamu-Özel İşbirliği projelerine verilen döviz garantilerine ilave olarak KKM
ile Türk lirası mevduat getirisinin de döviz kuruna endekslenmesi, ekonomide
dolarizasyon düzeyinin daha da yükselmesine neden olmaktadır. Ekonomide neredeyse
tüm fiyatlar ve getiriler döviz kurunun etkisi altına girmiştir. Döviz kuru
hareketlerinin tüm ekonomiye ve kamu maliyesine olası maliyetleri de belirgin
ölçüde yükselmiş bulunmaktadır.
Bu
ortamda “yüksek kur” ve ekonominin rekabet gücü gibi kavramlar terkedilmiş,
döviz kurlarında istikrar öne çıkmış bulunmaktadır. Nitekim KKM sisteminin
devreye sokulması ile birlikte alınan ekonomik önlemlerin büyük bir kısmı, döviz
kurlarının dizginlenmesine ve örtük kur hedeflemesine yöneliktir. Bu
uygulamaları şu şekilde sıralayabiliriz; döviz rezervlerinin satılması, KKM
sisteminin tüzel kişi firmalara yaygınlaştırılması, kur farkı gelirlerinin
kurumlar vergisinden istisna edilmesi, Türk lirası faiz gelirlerinde gelir
vergisi stopajının düşürülmesi, döviz mevduatlarındaki zorunlu karşılıkların
artırılması ve ihracat gelirlerinin yüzde 25’inin TCMB’ye satılma zorunluluğu.
TCMB
“Liralaşma Stratejisini” gündeme getirmesine karşın, ilginç bir şekilde alınan
bu kararlar ile ekonomide döviz kurlarının etkililiği ve yaygınlığı artmaktadır.
TCMB reeskont kredisi ve yatırım taahhütlü avans kredisi uygulamasını
yaygınlaştırmayı, kullandırdığı kredilerin Türk lirası cinsi harcama alanlarında
kullanılmasını ve yabancı para talebi oluşturmamasını istemektedir. Ayrıca reel
sektöre finansal sistem tarafından sağlanan kredilerin belirlenmiş amaçlar
çerçevesinde kullanılmasının sağlanması gerektiği ifade edilmektedir.
Anlaşıldığı kadarıyla TCMB Türk lirası mevduat ve kredilerin faiz, miktar ve
kullanım alanları üzerindeki etkisini artırarak döviz kurlarında istikrarı ve
kontrolü sağlamayı düşünmektedir. KKM sistemi ve alınan kararlara ek olarak
denetimli Türk lirası kredi genişlemesi ile döviz kurlarında istikrar
sağlanması ve enflasyonun düşürülmesi hedeflenmektedir. Ancak, aşırı kredi
genişlemesi, yüksek enflasyon nedeniyle maaş-ücret ve transfer politikasındaki
gevşeklik, maliye politikasındaki belirsizlik ve döviz rezervlerinin
yetersizliği hem döviz kurları hem de enflasyon üzerinde ciddi bir baskı
yaratabilir. Mevcut bütçe büyüklükleri son ekonomik gelişmeler ve kararlar
nedeniyle anlamını yitirmiştir. Para politikasındaki gevşeklik yanı sıra maliye
politikasının da oldukça gevşek olduğu görülmektedir. Bu risk ve
belirsizliklere ilave olarak, Türkiye’nin geçmiş deneyimlerinin, öngörülemeyen
iç ve dış şokların (Asya krizi, Rusya Krizi, FED faiz artırımı, kuraklık vb.)
döviz kurları ve ekonomik politikalar üzerinde yarattığı olumsuzluklarla dolu
olduğu da göz ardı edilmemelidir. Daha fazla karmaşaya yol açmadan, faiz
indirim süreci ile başlayan “model arayışlarına” bir son verme zamanının
geldiği düşünülmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder