16 Mart 2021 Salı

FİYAT İSTİKRAR KOMİTESİ: Geçmişe Yolculuk

 

FİYAT İSTİKRAR KOMİTESİ: Geçmişe Yolculuk

12 Mart 2021 tarihinde Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan “Ekonomi Reformları” kitapçığı kamuoyuna açıklanmıştır. Kitapçığın “Fiyat İstikrarı” bölümünde “Fiyat istikrarının güçlendirilmesi için yapısal önlemler alınacağı” belirtilmiştir. Bu çerçevede dört ana başlık altında önlemler sıralanmıştır. Bunlar;

1. Fiyat İstikrarı Komitesi Oluşturulacaktır.

2. Erken Uyarı Sistemi Kurulacaktır.

3. Gıda Kaybı ve İsrafı Engellenecektir.

4. Enflasyon Ataleti Azaltılacaktır.

Fiyat İstikrar Komitesinin Kuruluş Amacı: Fiyat istikrarının sağlanması amacıyla enflasyon dinamiğini takip etmek, dezenflasyon süreci önünde risk oluşturan şokları değerlendirmek, gerekli önlemleri belirlemek ve yönetmek için Fiyat İstikrar Komitesi oluşturulacaktır.

Komite Hazine ve Maliye Bakanlığı Koordinasyonunda; Ticaret Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Strateji ve Bütçe Başkanlığı  ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'ndan müteşekkil olacaktır.               

 Enflasyonla mücadele için öncelikli olarak "Fiyat İstikrar Komitesi" kurulacağının açıklanması, iktisatçılar arasında hayal kırıklığı yaratırken enflasyonla mücadelenin komisyona havale edildiği eleştirilerini de gündeme getirmiştir. Geçmişte yüksek enflasyon dönemlerini yaşamış ve bu dönemlerde enflasyonla mücadeleye ilişkin uygulamaları hatırlayan kişilerin aklına ise devletin doğrudan fiyatlara müdahalesi ve 1970'li yıllardaki fiyat kontrol komitesi uygulaması gelmiştir.

Dünya Gazetesi yazarı Alaattin Aktaş 15 Mart 2021 tarihli yazısında konu ile ilgili Mahfi Eğilmez’in değerlendirmesine yer vermiştir. “Değerli Hocam Mahfi Eğilmez, “Kendime Yazılar” adlı bloğunda 9 Şubat 2019 tarihinde yer verdiği “Piyasa Sisteminde Fiyatlara Müdahale” başlıklı yazısını geçen hafta yapılan kurul açıklamasından sonra yeniden hatırlatma gereği duydu. Mahfi Hocam o yazısının bir bölümünde 1970’li yıllarda Fiyat Kontrol Komitesi kurulduğunu belirterek şöyle diyor: “Bir yandan piyasa ekonomisi yürürlükte iken bir yandan da fiyat denetimleri başlatıldı. Devlet, Fiyat Kontrol Komitesi adı altında bir komite kurdu. Bu komite, fiyat artırmak isteyen özel kesim kuruluşlarının başvurularını inceliyor, onaylıyor, reddediyor veya değiştirerek kabul ediyordu. Bu uygulama yaygınlaştıkça başta büyük şehirler olmak üzere Türkiye’nin her yerinde karaborsa ortaya çıktı. Türkiye, bu uygulamaları 1980’lerin ortalarından itibaren terk ederek yeniden piyasa sistemine döndü.”

1970'li yıllardaki ekonomik yapımız, ekonomik politika uygulamaları ve bu politikalara imkan veren çerçeve günümüz ile önemli ölçüde farklılık göstermekte idi. Kamu müdahalesinin yoğun olarak yaşandığı ithal ikame politikalarının uygulandığı 1970'li yıllarda, devlet ekonomik hayatta belirleyici konumda bulunmaktaydı. Kamu İktisadi Teşebbüsleri temel mal ve hizmet üretiminde, yatırım ve istihdamda önemli bir ağırlığa sahipti. Devlet bu kuruluşlar aracılığıyla, sanayi ve hizmet sektörlerinde fiyat mekanizmasına doğrudan müdahale etmekte, KİT’ler ve Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri (TSKB) aracılığıyla tarımsal destekleme fiyat politikası uygulamakta ve tarım ürünleri fiyatlarına da müdahale etmekteydi. Özel sektörün fiyatlarına ise Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Fiyat Kontrol Komitesi aracılığıyla müdahale ve kontrol söz konusu idi. Bu uygulamalar yanı sıra faiz ve döviz kurlarının da kontrol edildiği dikkate alınırsa müdahaleci bir ekonomik sistemin olduğu görülmektedir.

a. 1970’li Yıllarda Fiyat Kontrollerine İlişkin Düzenlemeler

1970’li yıllarda fiyatlara müdahale ve kontrol uygulamalarına ilişkin düzenlemeler konusunda aşağıda özet bir değerlendirme yer almaktadır. Bunu takip eden bölümde, fiyat tespit ve kontrolüne ilişkin geçmiş tecrübe ve anılara ilişkin bilgi verilecektir.

1. Kamu Kesiminde Fiyat Kontrol ve Müdahaleleri:

1970’li yıllarda 40 civarında KİT faaliyette bulunmakta ve temel mal ve hizmetlerin önemli bir bölümü bu kuruluşlar tarafından üretilmekteydi. Dolayısıyla bunların ürettikleri mal ve hizmetlerin fiyatları serbest piyasada oluşmamaktaydı. İktisadî Devlet Teşekkülleriyle, Müesseseleri ve İştirakleri Hakkında ki 440 sayılı kanunun 24. maddesinin ilk fıkrasında "Teşekküller mal ve hizmet fiyatlarını tespitte serbesttirler" ifadesine karşın, bu maddenin  ikinci fıkrasında "Bu mal ve hizmetlerden temel mal ve hizmet mahiyetinde olanların fiyatları gerektiğinde Bakanlar Kurulunca tespit edilebilir" hükmü yer almaktaydı. Bu kapsamda, gübre, demir-çelik, kağıt, çimento, et, çay, demiryolu taşımacılığı gibi pek çok mal ve hizmetin fiyatı DPT ile Maliye Bakanlığı Hazine ve Milletlerarası İktisadi İşbirliği Teşkilatı (HAZMİİT) Genel Sekreterliği ve ilgili bakanlık tarafından ortaklaşa belirlenir, Bakanlar Kurulu tarafından uygulamaya konulurdu. Bu fiyat tespitinden kaynaklanan zarar “görev zararı” olarak tanımlanmakta ve bu zararın daha sonra bütçeden karşılanması öngörülmekteydi.

Her yıl KİT Yatırım ve Finansman Programının hazırlıkları için bir ay boyunca kuruluşlarla toplantı yapılırdı. Toplantılar Maliye Bakanlığı'nın Ulus'taki binasında Hazine ve Milletlerarası İktisadi İşbirliği (HAZMİİT) Genel Sekreterliğinin bulunduğu zemin kat toplantı salonunda olurdu. Toplantılara kuruluş genel müdürleri ve yetkilileri, DPT'den KİT birimi elemanları ile DPT'nin ilgili sektör uzmanı ve HAZMİİT ilgili genel müdür yardımcısı ve ekibi katılırdı. Kuruluşların mevcut finansman, üretim, satış ve fiyat politikaları gözden geçirilir bir sonraki yıl için hedefler belirlenirdi. TEKEL, ÇAYKUR ve Şeker Şirketi gibi tarım ürünlerini işleyen  kuruluşların, satış fiyatları yanı sıra ürün alım fiyatlarının belirlenmesi de ayrı bir öneme sahipti. Tarımsal ürün destekleme fiyatları tüketiciler ve üreticiler açısından oldukça tartışmalı toplantılara neden olurdu. Belirlenen politika ve hedeflere göre, kuruluşların finansman ihtiyacı ve kaynakları tespit edilirdi. Kuruluşların temel finansman kaynakları; bütçeden tahsis edilen sermaye ve görev zararı ödenekleri, Devlet Yatırım Bankası (DYB) kredileri ve dış proje kredileri idi. Ayrıca bazı kuruluşlara ikraz tahvili ve tarımsal KİT'lere T.C.Merkez Bankası’ndan reeskont kredisi verilirdi.

2. Tarımsal Ürün Fiyatlarına Müdahale:

1970'li yıllarda tarım sektöründe Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri yanı sıra, Şeker Şirketi, Et-Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Çay-Kur, TEKEL, TMO ve Türkiye Zirai Donatım Kurumu gibi KİT'lerin önemli fonksiyonları bulunmaktaydı. Tarımsal ürün fiyatları ile üreticiler desteklenirken, tarım ürünlerinin işlenmesi, depolanması ve ticareti ile de ekonomiye katkı sağlanıyordu. Ülkemizde tarımsal üretimi destekleme amacına yönelik Devlet müdahaleleri 1970'lerde oldukça geniş bir kapsam kazanmış bulunmaktadır. Tarımsal kesime düşük faizli kredi ve ucuz girdiler sağlamak, üreticilere çeşitli vergi muaflıkları tanımak, toprak iyileştirme çalışmaları yaparak tarımsal ürünlerin fiyatları dolaylı olarak etkilenmeye çalışılmıştır. Devletin tarımsal ürünlerin fiyatlarını doğrudan doğruya saptayarak destekleme alımları yapması zaman içinde giderek yaygınlaşmıştır. 1964 yılında destekleme alımları kapsamında bulunan tarım ürünü sayısı 5 iken ( tütün, çay, hububat, şeker pancarı ve fındık) bu sayı 1970 yılında 16 ürüne, 1978 yılında ise 19 ürüne çıkmıştır. Tütün, çay, hububat, şeker pancarı, fındık yanı sıra pamuk,  kuru incir, yaş koza, yapağı, gül çiçeği, çekirdekli-çekirdeksiz kuru üzüm, canlı hayvan da devlet destekleme alımları kapsamına alınmıştır. Ancak zaman içinde tarımsal destekleme politikası amaçlarında sapmalar yaşanmış, TSKB ve KİT'ler ciddi borç ve finansman yükü ile karşılaşmışlardır.

 3. Özel Kesime İlişkin Fiyat Kontrol ve Müdahaleler:

Özel kesim tarafından üretilen sanayi ürünleri fiyatlarına müdahale 3003 sayılı Kanunda öngörülen düzenlemeden kaynaklanmaktadır. 1936 yılında çıkartılan 3003 sayılı "Endüstriyel Mamulatın Maliyet ve Satış Fiyatlarının Kontrolü ve Tespiti hakkında Kanun" Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bu ürünlerin maliyet ve toptan satış fiyatlarını kontrol ve tespit etmeye yetki vermektedir.[1] Ayrıca, 1964 yılında yürürlüğe konulan “Montaj Sanayii Talimatnamesi” kapsamına giren üretim kurumlarında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 3003 sayılı kanuna dayanarak azami satış fiyatlarını saptayabilmektedir.[2]

  5 Ekim 1973 günlü Resmi Gazetede yayınlanan "Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 19 sayılı Karar" ile, Maliye Bakanlığı müsteşarının başkanlığı altında Ticaret Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı müsteşarları, T. C. Merkez Bankası ve DPT İktisadi Planlama Dairesi Başkanlarından oluşan bir “Fiyat Kontrol Komitesi” kurulmuştur. Söz konusu karara göre “Kamu ve özel kesime mensup kuruluş ve şahıslarca zaruri görülecek mamul madde fiyatlarının artırılabilmesi bu komitenin ön müsaadesine tabidir. Komitenin kararı, olmaksızın yapılacak her türlü fiyat artırımları için gerekli görülecek hukuki, idari ve ekonomik tedbirler alınacaktır”. Bu tedbir, mamul mal fiyatlarının dondurulması anlamına gelmekte ve ancak maliyetlerde önemli bir artışın ortaya çıktığı ilgili üreticilerce kanıtlandığı durumlarda Komitenin izin vereceği oranda bir fiyat yükselişine olanak tanımaktadır.[3] 

4. Belediyelerin Fiyat Kontrol ve Müdahale Yetkileri:

1580 sayılı Belediyeler Kanunu fiyatları denetleme ve tespit konusunda belediyelere oldukça geniş yetkiler vermiştir. 1580 sayılı Belediyeler Kanunu'nun 15. maddesinin 3. bendine göre belediyeler, "Umumun yiyip/ içmesine, yatıp kalkmasına, taranıp temizlenmesine, eğlenmesine mahsus lokanta, birahane, gazino, kahvehane, kıraathane, meyhane, han, otel, hamam, sinema, tiyatro, bar, dansing ve emsali yerlerin... ücret tarifelerini tanzim ve tasdik etmek... ütücüler, kolacılar, lekeciler, giyim ve ev eşyası temizleyici ve boyacıları, ayakkabı tamirci ve boyacıları ve emsallerine ait ücret tarifelerini... tanzim ve tasdik etmek " yetkisine sahip bulunmaktaydı.[4]

 c. Geçmişten Anılar:

Yukarıda yer alan açıklamalar topluca değerlendirildiğinde, 1970’li yıllarda çok fazla sayıda mal ve hizmet fiyatının serbest piyasada değil, belirli yasal düzenlemeler kapsamında kamu kuruluşları kararları ile belirlendiği görülmektedir. Plan ve programlarda “fiyatların piyasalarda serbestçe oluşması” ve “piyasalarda rekabetin” artırılması ilkeleri benimsenmesine karşın uygulama farklı bir yönde gelişmiş ve ekonomik sorunlar arttıkça müdahaleler gittikçe yoğunlaşmış ve enflasyonda hızlı bir artış yaşanmıştır.

1970-1980 Döneminde Enflasyon (Yıllık Ortalama,%)

 

Toptan Eşya Fiyatları Endeksi

Ankara Geçinme Endeksi

İTO Geçinme Endeksi

1970

6,7

11,8

7,9

1971

15,9

21,8

19,0

1972

18,0

15,3

15,4

1973

20,5

15,8

14,0

1974

29,9

15,4

23,9

1975

10,1

19,0

21,2

1975

15,6

16,4

17,4

1977

24,1

22,5

26,0

1978

52,6

53,3

61,9

1979

63,9

62,0

63,5

1980

107,2

101,4

94,3

Kaynak: Strateji ve Bütçe Başkanlığı.

1970’li yıllar ekonomik ve politik açıdan Türkiye’nin en zor dönemlerinden birisini oluşturmuştur.  1970 yılındaki devalüasyonunun ardından 12 Mart 1971 yılındaki askeri müdahale, 1973 yılında yaşanan ilk petrol şoku, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, 1976 yılında Kıbrıs harekâtı nedeniyle uygulanan ABD ambargosu ve 1979 ikinci petrol şoku dönemin önemli olaylarını oluşturmaktaydı. Bu olayların yanı sıra iç politik kavgalar ve anarşi de toplumsal barışı ortadan kaldırmıştır.

Böyle bir ortamda 1975 yılı Haziran ayında A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) İktisat ve Maliye bölümünden mezun oldum. Son sınıfta burslu okuduğum PTT Genel Müdürlüğünde yedi ay memur olarak çalıştım. PTT’de çalışırken DPT uzman yardımcılığı ve Sayıştay denetçi yardımcılığı sınavlarına girdim. Önce Sayıştay sınavı belli oldu ve 1976 Mart ayında Sayıştay denetçi yardımcılığı görevine başladım. Daha sonra DPT uzman yardımcılığı sınavını kazandığım belli olunca, 1976 Haziran ayında DPT’ye geçtim ve uzman yardımcısı olarak göreve başladım.

 Önce o dönemde çalışmakta olduğum Devlet Planlama Teşkilatı hakkında kısa bir bilgi vermekte yarar var. 1970'li yıllarda DPT çok önemli bir Anayasal kurumdu. 1961 Anayasası'nın 129. maddesi "Kalkınma Planı ve Devlet Planlama Teşkilatı" kuruluşu ile ilgiliydi. Devlet Planlama Teşkilatı 30 Eylül 1960 tarih ve 91 sayılı Kanunla kurulmuştur. 91 sayılı Kanunda Devlet Planlama Teşkilatı'nın görevi "Memleketin tabii, beşeri ve iktisadi her türlü kaynak ve imkanlarını tam bir şekilde tespit ederek takip edilecek iktisadi ve sosyal politikayı ve hedefleri tayinde Hükümete yardımcı olmak" olarak belirlenmişti. Kanuna göre "Planlama Teşkilatı Yüksek Planlama Kurulu ve Merkez Teşkilatından meydana gelmekteydi". Yüksek Planlama Kurulu ekonomik ve sosyal politika kararlarının alındığı bir kurul idi. "Yüksek Planlama Kurulu, Başbakan, (veya Başbakan Yardımcısı) Bakanlar Kurulunca seçilecek üç bakan, Planlama Müsteşarı, İktisadi Planlama Dairesi Başkanı, Sosyal Planlama Dairesi Başkanı ve Koordinasyon Dairesi Başkanından meydana geliyordu". Diğer bir ifadeyle Kurulda dört siyasetçi ile dört teknisyen yer almakta ve teknisyenlerin karar mekanizmasında önemli bir ağırlığı bulunmaktaydı.

Planlamada göreve başladığım tarihte, Bakanlıklardaki eski Başbakanlık binasının bir bölümü DPT'ye tahsis edilmişti. DPT'nin İktisadi Planlama Dairesi Yıllık Programlar ve Finansman Şubesinde (YPFŞ) göreve başladım. Şubede ilk önce konjonktür biriminde çalışıyordum. Bu birimin görevi, yıllık programların makro dengelerini hazırlamak, başta enflasyon olmak üzere üretim ve yatırıma ilişkin gelişmeleri takip etmekti. Aynı dönemde  işe başladığımız Sıddık Ensari ile birlikte çalışıyorduk.

1978 yılında talep üzerine Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) birimine geçtim. Birimde uzman olarak Cengiz Aysun ve Yavuz Ege ile birlikte çalışmaya başladım. Daha sonra birime uzman yardımcılığı sınavını kazanan Faik Öztrak katıldı.  KİT birimi 40 civarında işletmeci KİT'in yatırım ve finansman dengelerinin hazırlanmasından, fiyat politikalarının belirlenmesinden ve tarımsal destekleme fiyatlarının tespit ve izlenmesinden sorumlu idi.

1978-1980 döneminde KİT mal ve hizmet fiyatları ile tarımsal destekleme fiyatlarının belirlenmesi sürecinde, tüm KİT birimi elemanları ile birlikte aktif olarak çalıştım. Zam kararlarının gizliliği nedeniyle, KİT biriminin 311 ve 312 numaralı odalarının kapısı fiyat çalışması yapılırken genelde kapalı olurdu. Komşu odalarda çalışanlar, bunlar yine zam yapacaklar diye bize takılırlardı.

KİT yatırım ve finansman dengesine ilişkin temel görevler yanında bazı ek görevlerde söz konusu idi. Bunlardan konumuzla ilgili birisinden bahsetmek istiyorum. YPFŞ müdürü Ahmet Akdoğan İktisadi Planlama Dairesi (İPD) Başkanı adına T.C Merkez Bankası'ndaki Fiyat Kontrol Komitesi toplantısına katılmaktaydı. O dönem DPT Müsteşarı Bilsay Kuruç, İktisadi Planlama Dairesi Başkanı ise Oktar Türel idi. Oktar Bey "Fiyat Kontrol Komitesi" toplantılarına  Şube Müdürümüz Ahmet Akdoğan'ı gönderiyordu. 1978-1979 yıllarında 3-4 kez ben de Ahmet Bey ile birlikte Fiyat Kontrol Komitesi toplantılara katıldım. Merkez Bankasında yapılan bir toplantıda, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından getirilen Arçelik Firmasının buzdolabı fiyatlarına ilişkin zam talebi değerlendirilmişti.

d. Genel Değerlendirme:

24 Ocak 1980 kararları ile ithal ikamesi politikası terkedilirken, KİT mal ve hizmet fiyatlarına yüksek oranda zam yapılmış, serbest piyasaya geçiş için çeşitli düzenlemeler yürürlüğe konulmuştur. Bu çerçevede temel mal ve hizmet kapsamı daraltılmış, tarımsal destekleme kapsamında bulunan ürün sayısı azaltılmaya çalışılmıştır. 24 Ocak kararları ile yapılan KİT zamlarının etkisiyle 1980 yılı Şubat ayında Toptan Eşya fiyatları Şubat ayında yüzde 29,3 oranında artmıştır. Yıllık Fiyat artışı ise yüzde 107,2’ye çıkmıştır.

24 Ocak kararlarının ardından 12 Eylül 1980 tarihinde askeri darbe olmuş ve 1982 yılında da yeni Anayasa yürürlüğe girmiştir. 1982 Anayasası ile Devlet Planlama Teşkilatı anayasal bir kuruluş olmaktan çıkartılmış ve daha sonra Yüksek Planlama Kurulunun yapısı değiştirilerek Müsteşar ve Daire Başkanları üyelikten çıkarılmıştır.

1980 sonrasında da KİT fiyatlarında zaman, zaman önemli artışlar yapılmıştır. Genelde kamu açıklarını azaltmak için bu uygulamaya sık, sık başvurulmuştur. DPT’de daire başkanı ve genel müdür olarak ta, kapsamlı KİT fiyat ayarlamaları yapılan dönemlerde görev aldım. 1991 yılı 21 Kasım tarihinde göreve başlayan DYP-SHP koalisyon döneminde Aralık ayında kapsamlı bir KİT fiyat ayarlaması yapılmıştır. Bu fiyat ayarlamaları, Toptan Eşya Fiyatları Endeksini 1991 yılı Aralık ayında yüzde 4,4, 1992 yılı Ocak ayında yüzde 11 oranında artırmıştır. Aynı aylarda, TEFE-Kamu endeksini ise, sırasıyla, yüzde 5 ve yüzde 15,1 oranında yükseltmiştir.

KİT fiyat ayarlamaları 5 Nisan 1994 kararlarının da önemli bir parçasını oluşturmuştur. KİT zamları nedeniyle Nisan ayında TEFE yüzde 32,8, TEFE-Kamu endeksi ise yüzde 55,2 oranında artmıştır. 30 Haziran 1997 tarihinde istifa eden Refahyol Hükümeti sonrasında da kapsamlı bir KİT fiyat ayarlaması yapılmış, 1997 Temmuz ayında TEFE yüzde 5,7, TEFE-Kamu endeksi yüzde 13,3 oranında artış göstermiştir. Son kapsamlı KİT fiyat ayarlaması 2001 yılı Şubat krizi sonrasında yapılmıştır. KİT zamları nedeniyle TEFE Mart ayında 10,6, Nisan ayında yüzde 15,2 artmıştır. Aynı aylarda TEFE-Kamu endeksindeki artışlar, sırasıyla, yüzde 12,4 ve yüzde 22,1 olmuştur.

2001 sonrası dönemde, özelleştirme ve regülasyonlar ile kamu kesiminin ekonomideki rolü ve fiyatlara doğrudan müdahalesi sınırlandırılmıştır. Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Belediyelerin fiyat tespit ve kontrol imkanları oldukça azalmıştır. Tarımsal destekleme politikaları, destekleme alım ve fiyat belirlemesi yerine, prim uygulaması ve alan esaslı desteklemeye yönelmiştir.

Günümüzde devletin fiyatları kontrol ve müdahalesine yönelik imkanları oldukça kısıtlı bulunmaktadır. Geçmişte olan hukuki imkanlar ile KİT ve TSKB gibi kuruluşlar günümüzde bulunmamaktadır. Bu nedenle, enflasyonla mücadele için “Fiyat İstikrar Komitesi” kurulmasının pek bir anlamı olmadığı, sadece toplumu sakinleştirme aracı olarak kullanıldığı düşünülmektedir.

           



[1] Doç.Dr.Gürgan ÇELEBİCAN, “Planlı Dönemde Fiyat Hareketleri” İktisat ve Maliye, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/312/2997.pdf.

[2] a.g.e.

[3] A.g.e.

[4] A.g.e.


12 Mart 2021 Cuma

2020 Yılı Büyümesi ve Etkileyen Unsurlar

 


            1. Sektör ve Harcama Gruplarında Büyüme:

            2020 yılında Covit-19 salgını Türkiye ve Dünya’da ciddi sorunlara neden olmuştur. Türkiye’de ilk Covit-19 vakası 11 Mart 2020 tarihinde gözlenmiş ve salgına karşı önlemler Mart-Nisan-Mayıs döneminde yoğun şekilde uygulanmıştır. Eğitim, yeme-içme, ulaştırma, konaklama ve eğlence sektörleri ağırlıklı olmak üzere ekonomik faaliyetler geçici olarak durdurulmuş, ulaşım ve sokağa çıkma yasakları uygulamaya konulmuştur. Salgına karşı alınan bu tedbirlerin etkisiyle 2020 yılı ikinci çeyreğinde ekonomide yüzde 10,3 oranında küçülme yaşanmıştır.

            Haziran ayında kısıtlamalar önemli ölçüde kaldırılmış ve normalleşme süreci başlatılmıştır. Salgından olumsuz etkilenen firma ve çalışanlar için kısa çalışma ödeneği uygulaması yaygınlaştırılmış, işten çıkarma yasaklanmış ve ücretsiz izin uygulaması getirilmiştir. Mayıs ayı sonlarında kamu bankaları öncülüğünde düşük faizli ve uygun vadeli konut, taşıt, tüketici ve firma kredileri uygulaması başlatılmıştır. Bu kapsamda Hazine Türkiye Varlık Fonu aracılığıyla kamu bankalarını desteklemek için 32 milyar liralık Özel Tertip DİBS ihraç etmiştir. BDDK özel bankalarında kredi vermelerini sağlamak için “Aktif Rasyosu” uygulamasını başlatmıştır. Bu düzenlemeler, 2020 yılı üçüncü çeyreğinde ekonomide hızlı bir kredi genişlemesine neden olmuş, konut, taşıt ve dayanıklı tüketim malları satışlarını artırmıştır. Aktif rasyosu aynı zamanda, kredi vermekten kaçınan özel bankaların TL.mevduat faizlerini düşürmelerine de neden olmuştur. Bu durum, döviz, altın ve dayanıklı tüketim mallarına olan talebi artırmış, parasal olmayan altın ithalatını sıçratmış ve cari dengede ciddi bir bozulmaya neden olmuştur. 2020 yılı üçüncü çeyreğinde GSYH yüzde 6,3 oranında büyürken, yerleşik hane halkı tüketimi, dayanıklı mal tüketimindeki yüzde 60,7 oranındaki büyümenin etkisiyle, yüzde 8,5, yatırımlar ise yüzde 21,9 oranında artmıştı.  

Tablo:1-GSYH ve Seçilmiş Alt Bileşenlerin Büyüme Hızları (Sabit Fiy.Yıllık % Değişim)

 

Ekim-Aralık

Ocak-Aralık

2019

2020

2019

2020

1. GSYH

6,4

5,9

0,9

1,8

2. Sektörler Toplamı

6,2

5,0

1,0

0,9

   Sanayi Sektörü

4,3

10.3

-1,0

2,0

   İnşaat Sektörü

-5,2

-12,5

-8,6

-3,5

   Hizmetler Sektörü Toplamı

8,5

5,2

2,7

0,6

    -Ticaret+Ulaştırma+Konaklama (GHI Hiz.)

8,3

4,6

1,4

-4,3

    -Finans ve Sigorta

24,2

9,2

6,9

21,4

3.Ürün Üzerindeki Vergiler ve Sübvansiyon

8,1

13,4

-0,1

9,4

4.Toplam Yurtiçi Talep

12,6

6,5

-1,5

7,6

5.Yerleşik Hane Halkı Tüketimi

8,2

8,2

1,5

3,2

6.Yerleşik+Yerleşik Olmayan H. Halkı Tük.

8,3

4,3

2,0

-1,9

   -Dayanıklı Mallar

15,8

42,3

-4,4

27,9

   -Yarı Dayanıklı Mallar

17,4

7,0

5,1

-3,3

   -Dayanıksız Mallar

0,3

8,2

0,0

3,3

   -Hizmetler

11,1

-6,2

4,2

-11,1

7.Gayrisafi Sabit Sermaye Oluşumu

0,6

10,3

-12,4

6,5

   -İnşaat

-9,3

-14,6

-18,3

-7,1

   -Makine ve teçhizat

13,1

38,7

-8,0

21,1

   -Diğer Aktifler

14,8

15,8

10,5

21,9

Kaynak: TÜİK ve kendi hesaplamalarımız.

             2020 yılı son çeyreğinde vakalardaki artış nedeniyle sokağa çıkma yasakları ve kısıtlamalar Kasım ayı ortasından itibaren tekrar başlatılmıştır.  Ayrıca Kasım ayı başında TCMB Başkanı görevden alınırken, Hazine’den sorumlu Bakan’da istifa etmiştir. Yeni yönetim döviz kurlarındaki aşırı yükselmeyi önlemek için politika faizini 20 Kasım tarihinde yüzde 15’e, 25 Aralık tarihinde ise yüzde 17’ye yükseltmiştir. Bu olumsuz gelişmelere karşın ekonomide büyüme trendi devam etmiş, sanayi sektörü yüzde 10,3 oranında büyürken, sokağa çıkma yasakları ve kısıtlamalardan en fazla etkilenen hizmetler sektörü de yüzde 5,2 oranında büyümüştür. Böylece 2019 yılı son çeyreğinde yüzde 6,4 oranında büyüyen ekonomi, salgın yasak ve kısıtlamalarına karşın 2020 son çeyreğinde de yüzde 5,9 oranında büyüme sağlamıştır. Aynı dönemde yerleşik hane halkı tüketimi yüzde 8,2, yatırımlar ise yüzde 10,3 oranında artış göstermiştir.

            Krizin etkisiyle 2009 yılında yüzde 0,9 büyüyen ekonomi, salgın nedeniyle büyük iş ve istihdam kaybına rağmen 2020 genelinde tahminlerin üstünde yüzde 1,8 oranında büyüme gerçekleşmiştir. Geçen sene kriz nedeniyle yüzde 12,4 oranında gerileyen yatırımlar 2020 yılında yüzde 6,5 artmış, yerleşik hane halkı tüketimi de geçen yılın üzerinde yüzde 3,2 oranında büyümüştür (Tablo:1).       

            2. Büyümeye Katkılar

            Üretim ve harcama açısından 2020 yılı büyümesi incelendiğinde, büyümenin oldukça dengesiz olduğu görülmektedir. 2020 yılında yüzde 1,8 oranındaki GSYH büyümesine tüm sektörlerin katkısı 0,8 puan iken, ürün üzerindeki vergi ve sübvansiyonların katkısı 1,0 puan olmuştur. Vergi oranlarının yüksek olduğu taşıt ve dayanıklı tüketim malları satışlarındaki yüksek oranlı artışlar, bu ürünlerden alınan ÖTV gelirlerini, sırasıyla, yüzde 237,5 ve yüzde 93,6 oranında artırmıştır. Ayrıca ek gümrük vergisi uygulamasının yaygınlaştırılması, gümrük vergilerinin 2020 yılında yüzde 52,3 oranında artmasını sağlamıştır. Diğer bir ifadeyle vasıtalı vergilerdeki bu artışlar, GSYH büyümesine katkıda bulunurken yerleşik hane halkı tüketiminin de, yılın son çeyreğinde yüzde 8,2, yıl genelinde ise yüzde 3,2 büyümesine katkıda bulunmuştur. Böylece yerleşik hane halkı tüketiminin büyümeye katkısı 1,9 puan olmuştur.    

Tablo:2- GSYH Büyümesine Sektörlerin ve Talep Unsurlarının Katkıları (Yüzde Puan) (1)

 

Ekim-Aralık

Ocak-Aralık

2019

2020

2019

2020

1. GSYH

6,4

5,90

0,9

1,8

2. Sektörler Toplamı

5,5

4,4

0,9

0,8

   Sanayi Sektörü

0,8

2,0

-0,2

0,4

   İnşaat Sektörü

-0,4

-0,8

-0,6

-0,2

   Hizmetler Sektörü Toplamı

4,9

3,0

1,5

0,4

    -Ticaret+Ulaştırma+Konaklama (GHI Hiz.)

2,0

1,1

0,3

-1,0

    -Finans ve Sigorta

0,8

0,3

0,3

0,9

3.Ürün Üzerindeki Vergiler ve Sübvansiyon

0,9

1,6

-0,0

1,0

4.Yerleşik Hane Halkı Tüketimi

4,6

4,7

0,9

1,9

5.Gayrisafi Sabit Sermaye Oluşumu

0,2

2,6

-3,5

1,6

6. Stok Değişimi

6,8

-2,0

0,6

3,4

7.Net İhracat

-5,5

-0,6

2,4

-5,5

(1) Yuvarlamalar nedeniyle toplamlar tutmayabilir.

            2020 yılı genelinde sektörler içinde GSYH büyümesine en yüksek katkı finans ve sigorta sektöründen gelmiştir.  Toplam sektörlerin GSYH büyümesine katkısı 2019 yılında 0,9 puan iken, bu katkı 2020 yılında 0,8 puan olmuştur. Finans ve sigorta sektörünün büyümeye katkısı ise 2019 yılında 0,3 puan, 2020 yılında 0,9 puan olmuştur. Finans ve sigorta sektörü 2020 yılı genelinde yüzde 21,4 oranında büyüme göstermiştir. 2020 yılında kredi ve mevduat artışlarının geçen yılın önemli ölçüde üzerinde gerçekleşmesi bunda etkili olmuştur. Nitekim 2020 yılında bankacılık sektörü kredileri ve mevduatı yüzde 34’ün üzerinde artış göstermiştir. Ancak, 2020 yılında da bankacılık sektörünün çalışan ve şube sayısı azalmaya devam etmiş, karlarındaki artış ise yüzde 22 civarında gerçekleşmiştir.

            2020 yılı son çeyreğinde stok değişiminin GSYH büyümesine katkısı -2,0 puan olurken, yıl genelindeki katkısı pozitif 3,4 puana yükselmiştir. Bu katkı yeni milli gelir serisinin en yüksek oranıdır.Stok değişiminin GSYH büyümesine katkısı son 20 yılda ortalama 0,15 puan, 2019 yılında ise 0,56 puan olmuştur. Bunun önemli ölçüde istatistiki hatadan kaynaklandığı tahmin edilmektedir.

            3. Büyümeyi Etkileyen Unsurlar:

            2020 yılında salgına rağmen GSYH büyümesinin geçen yılın üzerine çıkmasına neden olan ana etkenin aşırı kredi genişlemesi olduğu görülmektedir. 2019 yılında yüzde 12,5 oranında artan bankacılık sektörü kredileri, 2020 yılı genelinde yüzde 34,8 oranında artmıştır. Tüketici kredilerindeki artış ise yüzde 45,4 olmuştur. Kamu bankalarının öncülük ettiği kerdi genişlemesine, özel bankaların da katılımını sağlamak için BDDK aktif rasyosu uygulamasını başlatmıştır. Kredi genişlemesi konut, motorlu kara taşıtları ve beyaz eşya satışlarını önemli ölçüde artırmıştır. Özellikle inşaat sektörünü canlandırmak ve istihdamı korumak amacıyla, kamu bankaları konut kredi faizlerini önemli ölçüde düşürürken, vadeleri uzatmışlar ve ödemesiz dönem uygulaması başlatmışlardır. Bu uygulamanın etkisiyle 2020 yılında toplam konut satışları yüzde 11,2 oranında artarken, ipotekli satışlar yüzde 72,4 oranında yükselmiştir. Ancak ilk el konut satışları düşmeye devam etmiş, ekonomiye katkısı sınırlı olan ikinci el satışlar ve konut fiyatları artış göstermiştir. 

Tablo:3-Üretim ve Talebi Etkileyen Unsurlardaki Yıllık Değişim (%)

 

2019

2020

1.Toplam İstihdam

-2,3

-4,5

  -Sanayi Sektörü İstihdamı

-1,9

-1,1

   -Hizmetler Sektörü İstihdamı

0,7

-5,2

2. İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (Yüzde)

75,9

71,9

3.Hizmet Sektörü Güven Endeksi

-2,3

-12,5

4.Seyahat Geliri ($ cinsi)

18,3

-66,0

5.Motorlu Kara Taşıtı (Kaydı yapılan)

-25,7

54,8

   -Otomobil 

-26,5

55,5

  -Ticari Araçlar(Minibus+Otobüs+Kamyonet+Kamyon)

-41,0

74,4

  -Traktör

-41,9

81,9

  -Motosiklet

-1,5

34,8

6.Beyaz Eşya İç Satışları

-6,4

16,5

7.Yatırım Malı İthalatı ($ cinsi)

-12,1

22,0

8.Motorlu Taşıtlardan Alınan ÖTV

-19,9

237,5

9.Parasal Olmayan Altın İthalatı (Net)

6,4

141,7

10.Konut Satışları

-1,9

11,2

   -İpotekli Satışlar

20,1

72,4

   -İlk El Satışlar

-21,5

-8,2

   -İkinci El Satışlar

15,6

23,0

11.Bankacılık Sektörü Mevduatı

25,0

34,4

     TL Mevduat

20,2

22,3

     YP Mevduat ($ Cinsi)

16,4

17,3

12.Bankacılık Sektörü Kredileri

12,5

34,8

     Tüketici Kredileri

16,2

45,4

     Diğer Krediler

11,8

32,6

 

            Kredi genişlemesi ve salgın taşıt araçlarına yönelik talebi önemli ölçüde yükseltmiştir. 2020 yılında trafiğe kaydı yapılan motorlu kara taşıtı sayısı, toplamda yüzde 54,8, otomobilde ise yüzde 55,5 oranında artmıştır. Makine-teçhizat yatırımları içinde yer alan ticari taşıt ve traktör satışlarındaki artış ise daha belirgin olmuştur. 2020 yılında ticari taşıt kaydı yüzde 74,4, traktör kaydı yüzde 81,9 oranında artmıştır (Tablo:3). Bu dönemde beyaz eşya satışları da yüzde 16,5 oranında artış göstermiştir.

            2020 yılında parasal olmayan altın net ithalatı yüzde 141,7 oranında artmış ve sabit sermaye yatırımları içinde yer alan diğer aktifler kalemi    büyümesine katkıda bulunmuştur. 2020 yılında sabit sermaye yatırımları yüzde 6,5 oranında büyürken, diğer aktifler kalemindeki büyüme yüzde 21,9 olmuştur (Tablo:1)

            Özetle dayanıklı tüketim malları ve binek otomobil satışları ve bunlara ödenen vasıtalı vergiler yerleşik hane halkı tüketimi büyümesini olumlu etkilerken, ticari taşıt ve traktor satışları ile parasal olmayan net altın ve yatırım malları ithalatındaki artışlar da sabit sermaye yatırımları büyümesine katkıda bulunmuştur (Tablo:3).

            Tüketim ve yatırımları destekleyici bu unsurlara karşın, 2020 yılında imalat sanayiinde kapasite kullanım oranları gerilemiş ve toplam istihdam yüzde 4,5 oranında gerilemiştir. Sanayi sektörü istihdamındaki gerileme yüzde 1,1 iken, hizmetler sektöründe istihdam yüzde 5,2 gerilemiştir. 2020 yılında fiilen iş başında olan kişi sayısı ise yüzde 10,3 oranında düşüş göstermiştir. Ekonomide fiilen çalışılan saat ise 2020 yılında yüzde 12,8 oranında gerilemiştir. İstihdam ve çalışılan saatte gerileme olurken büyümenin devam etmesi, ancak işgücü verimliliğindeki olaganüstü artışlarla mümkün olabilir. Nitekim 2019 yılında istihdam edilen kişi başına GSYH yüzde 3,3 artarken, 2020 yılında bu artış yüzde 6,6’ya çıkmıştır. İşgücü verimliliği ile ilgili temel gösterge olan Fiili Çalışan Başına GSYH ise, geçen yıl yüzde 3,4 oranında artarken bu yıl yüzde 13,5 artış göstermiştir (Bakınız Grafik:1).  

 


            4. Sanayi Sektörü Büyümesi:

            Ekonomide büyümenin en önemli belirleyicisi olan sanayi sektörü üretimi 2020 yılı ikinci çeyreğinde salgın nedeniyle yüzde 16,7 oranında gerilemiş, salgın tedbirlerinin gevşetilmesi ve normalleşme süreci ile birlikte üretim tekrar artmaya başlamıştır. Yılın üçüncü çeyreğinde sektörün üretimi yüzde 8,5, son çeyrekte ise yüzde 10,3 oranında artmıştır. Üretimde artış gözlenmesine karşın, sanayi sektörü istihdamı, geçen yılın aynı dönemine göre gerilemiş, imalat sanayi kapasite kullanım oranı ise düşüş göstermiştir. Ancak 2020 yılı son çeyreğinde sanayi sektöründe çalışılan saat endeksi, geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 2,1 artmıştır.

            2020 yılı genelinde sanayi üretimi yüzde 2,2 artarken, sektörün katma değerinde de buna paralel yüzde 2 oranında büyüme gözlenmiştir. Üretim ve katma değerde büyüme gözlenirken, sektörün istihdamı yüzde 1,1, sektörde çalışılan saat yüzde 5,1 ve imalat sanayi kapasite kullanım oranı ise 4 puan gerilemiştir. Sanayi sektöründe saatlik işgücü verimi yüzde 7,9 artmıştır. İşgücü verimliliğindeki bu artış nedeniyle 2020 yılı genelinde nominal birim ücret yüzde 8,5 yükselmiştir. Ancak, TÜFE ile hesaplanan reel birim ücret yüzde 3,2 oranında gerilemiştir (Ek Grafik:1-2).

Tablo:4-Sanayi Sektörüne İlişkin Göstergeler ve Birim Ücret Endeksi (2015=100)

 

Ekim-Aralık Dönemi

Yıllık Ortalama

2019

2020

% Değişim

2019

2020

% Değişim

Sanayi Katma Değ.H.End.

200,7

221,3

10,3

185,0

188,8

2,0

Sanayi Üretim Endeksi

124,2

137,0

10,3

113,3

115,8

2,2

Sanayi İstihdamı (Bin Kişi)

5.758

5.667

-1,6

5.561

5.498

-1,1

Çalışılan Saat Endeksi

102,6

104,7

2,1

97,6

92,6

-5,1

Saatlik İşgücü Verimi

121,2

130,9

8,0

116,3

125,5

7,9

İşgücü Maliyeti Endeksi

195,7

221,7

13,3

197,2

230,0

16,6

Nominal Birim Ücret (1)

161,5

169,4

4,9

169,2

183,6

8,5

Reel Birim Ücret Endeksi (2)

96,2

88,8

-7,6

105,6

101,9

-3,2

İmal. San. Kapasite K. O.(%)

76,9

75,6

-1,3 puan

75,9

71,9

-4,0 puan

Kaynak:TÜİK ve kendi hesaplamalarımız.
(1) Nominal Birim Ücret= Saatlik İşgücü Maliyeti/Saatlik İşgücü Verimi.
(2) Reel Ücret Endeksi-TL. Cinsi-TÜFE’ye Göre= Nominal Birim Ücret/TÜFE Endeksi.

             5. Hizmetler Sektörü Büyümesi:

2020 yılında salgından en olumsuz etkilenen sektör hizmetler sektörü olmuştur. Salgın nedeniyle 2020 yılı ikinci çeyreğinde geçici olarak bazı iktisadi faaliyetlerin durdurulması, sokağa çıkma yasakları ve ulaşım kısıtlarına ilişkin düzenlemeler, hizmetler sektöründe istihdam ve gelir kaybını da beraberinde getirmiştir.  Özellikle özel kesimde çalışanlar, küçük esnaf ve sanatkârlar ciddi bir iş ve gelir kaybı yaşamışlardır. Nitekim bu dönemde GSYH yüzde 10,3, toplam hizmetler sektörü katma değeri ise yüzde 11,5 oranında gerilemiştir. Salgının en etkili olduğu Ticaret-Ulaştırma-Konaklama (GHI) sektörü katma değerindeki düşüş ise yüzde 25,7 olmuştur. TÜİK verilerine göre, GHI sektörü dışında kalan diğer hizmetler sektöründe salgının etkisi sınırlı kalmış ve bu sektörlerin katma değerlerinde yüzde 1,6 oranında düşüş gerçekleşmiştir. Yılın ikinci çeyreğindeki istihdam verileri incelendiğinde, hizmetler genelinde ve GHI sektörlerinde istihdam kaybı, sırasıyla, yüzde 10,1 ve yüzde 15,8 olmuştur. Diğer hizmet sektörleri istihdamı da yüzde 5,8 oranında azalmıştır.

 

Tablo:5-Hizmet Sektöründe Katma Değer ve İstihdam Büyümesi (Yıllık %)          

 

Katma Değer

İstihdam

T.Hizmet  (1)

GHI-Hizmet (2)

Diğer Hizmet. (3)

T.Hizmet  (1)

GHI-Hizmet (2)

Diğer Hizmet. (3)

1.Çeyrek

3,9

2,8

4,6

-1,1

-2,0

-0,5

2.Çeyrek

-11,5

-25,7

-1,6

-10,1

-15,8

-5,8

3.Çeyrek

4,6

0,1

8,2

-4,5

-7,2

-2,4

4.Çeyrek

5,2

4,6

5,6

-4,7

-7,8

-2,4

Yıllık

0,6

-4,3

4,2

-5,1

-8,2

-2,8


Kaynak: TÜİK ve Kendi hesaplamalarımız.

(1)Sektörler katma değerinden, tarım, sanayi ve inşaat sektörü katma değeri  düşülerek elde edildi.

(2)Ticaret, ulaştırma ve konaklama sektörlerinden oluşmaktadır.

(3)Toplam hizmetler sektöründen GHI sektörü düşülerek elde edilmiştir.

Normalleşme adımlarının atılması ile birlikte ekonomi genelinde ve hizmetler sektöründe tekrar bir canlanma gözlenmiştir (Tablo:5). Yılın üçüncü çeyreğinde, GHI (ticaret-ulaştırma-konaklama) sektörlerinde yüzde 0,1 büyüme gözlenirken, diğer hizmet sektörlerinde büyüme yüzde 8,2’ye yükselmiş ve hizmetler sektörü genelinde yüzde 4,6 oranında büyüme sağlanmıştır. Ancak, bu dönemde de hizmetler sektöründe istihdam, geçen yılın aynı dönemine göre azalış göstermiştir. Bu çeyrekte yüzde 8,2 oranında büyümenin gözlendiği diğer hizmet sektörleri istihdamında yüzde 2,4 oranında gerileme gözlenmiştir.

Normalleşme sonrasında vaka sayılarında artışın başlaması nedeniyle, 2020 yılı son çeyreğinde ekonomik faaliyetleri kısıtlayıcı önlemler tekrar devreye sokulmuştur. 65 yaş üzeri ve 20 yaş altı için sokağa çıkma kısıtlaması getirilirken, hafta sonlarında Türkiye genelinde sokağa çıkış yasağı başlatılmıştır. Lokanta/kafe, sinema, tiyatro vb. iktisadi faaliyetler tekrar geçici olarak durdurulmuştur. Bu dönemde, geçen yılın aynı dönemine göre istihdam kaybı devam ederken, hizmet sektörlerinde büyüme ivme kazanmıştır. Nitekim katma değer 2020 yılı üçüncü çeyreğinde hizmetler sektörü genelinde yüzde 5,2, GHI(ticaret-ulaştırma-konaklama) sektörlerinde yüzde 4,6, diğer sektörlerde ise yüzde 5,6 oranında büyüme gerçekleşmiştir.  

Tablo:6- 2020 Yılı Hizmet Katma Değeri ve Hizmet Tüketimi (Yıllık % Değişim)

 

T.Hizmet Kat.Değ.

Yerleşik HH Tüketimi

Yerleşik-Yerleşik Olmayan HH Tüketimi

Toplam

Hizmetler

1.Çeyrek

3,9

4,7

3,7

5,8

2.Çeyrek

-11,5

-9,6

-15,9

-26,4

3.Çeyrek

4,6

8,5

0,0

-16,5

4.Çeyrek

5,2

8,2

4,3

-6,2

Yıllık

0,6

3,2

-1,9

-11,1

Kaynak: TÜİK ve Kendi hesaplamalarımız.

Hizmetler sektörünün genel olarak yurtiçinde tüketim ve yatırıma konu olduğu, sınırlı ölçüde dış ticarete konu olduğu kabul edilmektedir. Ancak Türkiye açısından turizm sektörü, hava ve deniz yolu taşımacılığı nedeniyle, hizmetler sektörü dış ticareti önemli bir yere sahiptir. 2019 yılında Türkiye, hizmetler sektörü ihracatından 63,6 milyar dolar gelir sağlamıştır. 2020 yılında Covit-19 salgını, turizm ve taşımacılık faaliyetini çok olumsuz etkilemiş ve hizmetler sektörü ihracat geliri yüzde 45,9 azalarak 34,4 milyar dolara gerilemiştir.

TÜİK verilerine göre, 2020 yılında yerleşik hane halkı tüketimi yıl genelinde yüzde 3,2 oranında artarken, yerleşik ve yerleşik olmayan hane halkları tüketimi yüzde 1,9 oranında gerilemiştir. Ancak yerleşik ve yerleşik olmayan hane halklarının “hizmet tüketimine” bakıldığında yıl genelinde yüzde 11,1 oranında bir gerileme görülmektedir. Hizmetler tüketimi yılın ilk çeyreğinde yüzde 5,8 oranındaki artışın ardından, özellikle turizm gelirlerindeki çöküş nedeniyle, ikinci çeyrekte yüzde 26,4, üçüncü çeyrekte ise yüzde 16,5 oranında gerilemiştir. Yılın son çeyreğinde ise tüketim azalışı yüzde 6,2’dir (Tablo:6).

Hizmetler sektörü büyümesi ile yerleşik ve yerleşik olmayan hanelerin hizmet tüketimleri karşılaştırıldığında, 2020 yılında büyük bir tutarsızlık gözlenmektedir. Yıllıklandırılmış verilere göre hazırlanmış aşağıdaki grafik incelendiğinde, tutarsızlık açık olarak görülmektedir. 2020 yılı ikinci çeyreğinden itibaren salgının etkisiyle, yerleşik ve yerleşik olmayan hane halkları tüketimi hızla gerilerken, hizmetler sektörü katma değeri yılın ikinci yarısından itibaren yükselmeye başlamıştır. Hizmetler sektöründeki büyüme, sektörün istihdamındaki düşüş ile de desteklenmemektedir.

 


6. Stok Değişimi-İstatistiki Hata:

2020 yılında stok değişimi-istatistiki hata kaleminin GSYH’ya oranında olağanüstü bir yükseliş gözlenmektedir. 2018-2019 döneminde stok değişimi-istatistiki hatanın GSYH’ya oranı yüzde -0,8 civarında iken, bu oran 2020 yılında yüzde 4,6’dır. Bu durumun hizmet sektörü üretiminin yüksek hesaplanması nedeniyle ortaya çıktığı ve istatistiki hatadan kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Ayrıca, 2020 yılında parasal olmayan altın ithalatında aşırı bir artış gerçekleşmiştir. Mevduat faizlerindeki düşüş, döviz ve kıymetli maden depo hesaplarında önemli bir yükselişe neden olmuştur. Stok değişimi-istatistiki hata kalemindeki bu yüksekliğin; parasal olmayan altın, yatırımlar içindeki diğer aktif kalemi, GHI hizmetler (ticaret-ulaştırma-konaklama) sektörü büyümesi ve finans-sigorta faaliyetleri sektörü büyümesinden etkilendiği ve ağırlıklı olarak istatistiki hatadan kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Son 20 yılda stok değişim-istatistiki hata kaleminin GSYH’ya oranı yüzde 0,7 iken, stok değişiminin GSYH büyümesine katkısı 0,15 puan olmuştur. 2020 yılı verilerine göre bu oranlar, sırasıyla, yüzde 4,6 ve 3,4 puandır ve geçmiş yılların çok üzerindedir.    

Tablo:6- Stok Değişimi-GSYH İlişkisi

 

Stok Değişimi/GSYH (Cari Fiy.) (%)

Stok Değişiminin GSYH’ya Katkısı (%puan)

 

2018

2019

2020

2018

2019

2020

1.Çeyrek

3,2

-1,7

4,7

3,6

-6,7

5,7

2.Çeyrek

0,7

-1,7

3,4

-0,5

-1,2

5,2

3.Çeyrek

1,0

0,2

6,6

-4,9

2,4

5,3

4.Çeyrek

-5,5

-1,3

3,3

-4,2

6,8

-2,0

Yıllık

-0,4

-1,1

4,6

-1,9

0,6

3,4

GSYH (%)

 

 

 

3,0

0,9

1,8

Stok değişiminin GSYH’ya oranının 2020 yılından sonra en yüksek olduğu yıl 2011 yılıdır. 2011 yılında GSYH büyümesi yüzde 11,2, stokların büyümeye katkısı ise negatif 0,3 puan olmuştur. Stok değişiminin büyümeye katkısının en yüksek olduğu bir diğer yıl 2002 yılıdır.  2001 yılında yaşanan derin bir krizin ardından ekonomi yüzde 5,8 oranında küçülmüş, 2002 yılında tekrar büyüme sürecine girmiş ve stokların GSYH büyümesine katkısı 2,5 puan olmuştur. Stok değişiminin GSHY’ya oranı ise yüzde 1,6 olarak gerçekleşmiştir.

Geçmiş veriler stok değişiminin 2020 yılında çok yüksek olduğuna işaret etmektedir. Bu durumun, ağırlıklı olarak, GHI hizmetler (ticaret-ulaştırma-konaklama) sektörü büyümesinin yüksek tahmin edilmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Salgınla mücadele kapsamında uygulanan yasak ve kısıtlamalar, ekonomide istihdam ve gelir kaybına yol açmasına karşın hizmetler sektöründe, özellikle son çeyrekteki büyümenin gerçekçi olmadığı düşünülmektedir.

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2024 19 Nisan Haftasında-Uluslararası Rezervler ve Döviz Likiditesi

  Uluslararası Rezervler ve Döviz Likiditesi (Zafer YÜKSELER)             T.C. Merkez Bankası, 2024 Mart ayı ve 19 Nisan haftasına ait “Ul...