31 Mayıs 2022 Salı

2022 1.Çeyrek İşgücü Ödemelerine İlişkin Değerlendirme

 İŞGÜCÜ ÖDEMELERİNİN GSYH İÇİNDEKİ PAYI 

VE REEL İŞGÜCÜ ÖDEMELERİ

    2016-2019 döneminde işgücü ödemelerinin GSYH'ya oranı yüzde 31 iken, bu oran son iki yıldır düşüş göstermektedir. 2021 yılı Ocak-Mart döneminde yüzde 31,4 olan işgücü ödemelerinin GSYH içindeki payı, 2022 yılında yüzde 28'e gerilemiştir. İstihdam ve işgücü ödemeleri karşılaştırıldığında ilginç gelişmeler gözlenmektedir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz;

    1. 2022 yılı ilk çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre toplam istihdam yüzde 7,4, ücretli ve yevmiyeli çalışan sayısı ise yüzde 8,9 artmış ve toplam istihdam içinde ücretli çalışanların payı yüzde 69,9'dan yüzde 70,9'a çıkmıştır.

    2. 2022 yılı ilk çeyreğinde, geçen yıla göre, haftalık çalışma saati de artış göstermiştir. Geçen yıl haftalık ortalama çalışma saati 41,8 saat iken, bu yıl 44,2 saat olmuştur. İstihdamdaki artışla birlikte haftalık çalışılan saatteki artış ise yüzde 14 civarına yükselmiştir.

    3. Ortalama çalışma saatleri yüzde 5,7 oranında artmasına rağmen, ücretli ve yevmiyeli çalışan başına işgücü ödemelerinde reel gerileme söz konusudur. Reel işgücü ödemesi ekteki tabloda, TÜFE ve GSYH zımni fiyat deflatörüne göre hesaplanmıştır. Son yıllarda enflasyona ilişkin bu iki göstergede ciddi bir farklılaşma gözlenmektedir. Nitekim, 2022 yılı Ocak-Mart döneminde ortalama TÜFE enflasyonu yüzde 54,8 iken, GSYH deflatörü yüzde 67,2 olmuştur.

    4. 2022 yılı Ocak-Mart döneminde ücretli başına reel işgücü ödemesi TÜFE'ye göre yüzde 5,3, GSYH deflatörüne göre yüzde 12,3 düşüş göstermiştir.

Bu veriler çalışanların büyümeden hak ettikleri payı alamadıklarını göstermektedir.



2022 OCAK-MART: MAKROEKONOMİK PERFORMANS


 

29 Mayıs 2022 Pazar

KONUT VE İNŞAAT SEKTÖRÜ (2015-2022 MART)

 KONUT VE İNŞAAT SEKTÖRÜ GÖSTERGELERİ

(Zafer YÜKSELER, 29 Mayıs 2022)

               1.Giriş:

            Hızlı nüfus artışı, iç ve dış göçün yaygınlığı, mevcut konutların yenilenme ihtiyacı, deprem riski, imar planlarındaki sık değişiklikler, kentsel dönüşüm ihtiyacı ekonomide inşaat ve konut sektörünün sürekli ön planda tutulmasına neden olmaktadır. Geçmişte kırsal kesimden kentlere hızlı göç sağlıksız ve yasal olmayan yapılaşmalar yaratmış ve konut sorununun gittikçe karmaşıklaşmasına neden olmuştur. Düşük gelir seviyesi ve gelir dağılımındaki bozukluk ta, kalitesiz konut üretimine ve hızlı gecekondulaşmaya yol açmıştır.

               1984 yılında Toplu Konut Fonunun (TKF) kurulması konut inşaat ve finansmanında önemli bir aşamayı oluşturmuş, ancak Fonun finansman imkânlarındaki azalmayla birlikte konut inşaatındaki ivme de zaman içinde hız kaybetmiştir. 1999 Marmara depremleri, konut inşaatı konusunda önemli bir dönüşüm oluşturmuştur. Deprem sonrasında, yapı denetimi, bina kalitesi ve çevre düzenlemesi konularına artan ölçüde önem verilmeye başlanmış ve konut sektöründe değişim ve kurumsallaşma yönünde adımlar atılmıştır. 1995 yılında Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarının kurulmasına imkân tanınmış,  2002 yılında Toplu konut Fonunun tasfiyesinin ardından Toplu Konut İdaresi yeniden yapılandırılmış, 2003 yılında yabancılara gayrimenkul satışına ilişkin düzenleme yapılmış ve 2007 yılında da Mortgage Finansman sistemine ilişkin yasal düzenleme yürürlüğe girmiştir.

               2001 krizi sonrasında, enflasyon ve faiz oranlarındaki gerileme, uluslararası likidite bolluğunun katkısıyla artan finansman imkânları ekonomide hızlı bir canlanmaya katkıda bulunmuştur. Bu dönemde, başta konut olmak üzere gayrimenkul sektörü de hızlı bir canlanma sürecine girmiştir. Konutun yanı sıra, ofis binaları, ticaret ve alışveriş merkezleri inşaatları hızlı bir artış göstermiştir. Konut ve gayrimenkul sektöründe yaşanan bu canlanmada, özellikle Toplu Konut İdaresinin başlattığı yeni uygulamalar ve bankaların konut kredilerindeki artışlar büyük bir rol oynamıştır. 2002 yılı sonrasında Toplu Konut İdaresi Başkanlığının en önemli finansman kaynağını, İdareye devredilen arsa ve araziler oluşturmuştur. TOKİ, bu arsa ve arazilerde gelir paylaşımı yöntemiyle kaynak geliştirme projeleri uygulayarak önemli bir finansman imkânı yaratmış ve bu kaynakla sosyal konut inşaat projelerini finanse etmeye çalışmıştır[1].

               2000’li yıllarda Türkiye’de gayrimenkul sektöründe görülen bu olumlu gelişme, 2008-2009 Küresel Finansal Kriz sürecinde aksamakla birlikte, kriz sonrasında da 2018 yılına kadar devam etmiştir. 2018 yılı Ağustos ayında yaşanan kriz sonrasında faiz oranlarının yükselmesi, inşaat ve konut sektörünü olumsuz etkilemiştir. İnşaat ve konut sektörünü canlandırmak amacıyla, 2019 yılından itibaren kamu bankalarının yeni kredi programları devreye sokularak sektör desteklenmeye çalışılmıştır.

               2021 yılı Eylül ayından itibaren faiz indirim sürecinin başlatılması ile birlikte, konut ve inşaat sektöründe olağanüstü gelişmeler gözlenmeye başlanmıştır. Döviz kurlarındaki ani yükseliş ve bunun enflasyona yansıması, reel kredi ve mevduat faizlerinin negatife dönüşmesine neden olmuştur. Türk lirasındaki aşırı değer kaybı, yabancıların gayrimenkul alımı için fırsat oluşturmuştur. Döviz kurlarındaki bu ani sıçrama aynı zamanda inşaat maliyetleri ve konut fiyatlarındaki yükselişi de beraberinde getirmiştir. Bu olumsuzluklara ilave olarak Şubat ayında Rusya-Ukrayna savaşının başlaması, bu ülkelerin vatandaşlarının Türkiye’den konut edinme talebini de artırmıştır. Faiz indirim süreci ile tetiklenen bu gelişmeler sonuçta, konut piyasasında aşırı bir dengesizliğe neden olmuş, konut kiralarında aşırı bir artış gözlenmiş ve kiracı-ev sahibi ilişkileri kopma noktasına gelmiştir.

               Bu çalışmada, inşaat ve konut sektöründe son yıllarda yaşanan gelişmeler, çeşitli göstergelere ilişkin grafikler ve kısa değerlendirmelerle açıklanmaya çalışılacaktır.

 

               2. Nüfus ve Hane Halkı Sayıları:

               Bir ülkede konut ve konuta yönelik inşaat faaliyetlerini belirleyen en temel göstergelerden birisi, o ülkedeki nüfus artışı ve hane halkı sayılarındaki değişimdir. Türkiye’de 2015 yılında 76,4 milyon kişi olan kurumsal olmayan nüfus, 2021 yılında 82,8 milyon kişiye yükselmiştir. Bu dönemde toplam hane sayısı da 21,9 milyon haneden 25,8 milyon haneye çıkmış, ortalama hane büyüklüğü 3,5 kişiden 3,2 kişiye gerilemiştir (Tablo:1). 2015 yılında hane sayısında 478 bin adet artış olurken, bu sayı 2021 yılında 803bin adede yükselmiştir. 2021 yılındaki bu yükseliş, Covit-19 nedeniyle 2020 yılında evliliklerde yaşanan azalıştan kaynaklanmıştır. 2015-2021 döneminde hane sayısındaki ortalama artış 626 bin hane olmuştur.

               2015 yılında, tek kişi ve sadece eşlerden oluşan hanelerin toplam haneler içindeki payı yüzde 25,8 iken, bu pay 2020 yılında 33,9, 2021 yılında ise 35,1 olmuştur. Tek kişi ve sadece eşlerden oluşan hanelerdeki artış, ortalama hane büyüklüğünü düşürürken, yeni ve/veya kiralık konut ihtiyacının da önemli göstergesini oluşturmaktadır.

Tablo:1- Kurumsal Olmayan Nüfus, Toplam Hane Sayısı ve Yapısı

 

Kurumsal Olmayan Nüfus (Bin)

Toplam Hane Sayısı (Bin)

Ortalama Hane Büy. (Kişi)

Tek Kişi+ Eşlerden Oluşan Hane Oranı (%)

Toplam Hane Sayısındaki Değişim (Bin)

2015

76.369

21.850

3,5

25,8

478

2016

77.110

22.322

3,5

30,9

472

2017

78.862

23.096

3,4

31,6

774

2018

79.762

23.596

3,4

32,5

500

2019

80,709

24.257

3,3

33,1

661

2020

81.873

24.952

3,3

33,9

695

2021

82.803

25.755

3,2

35,1

803

2015-21 Ort.

79.641

23.690

3,4

31,9

626

Kaynak: Gelir ve Yaşam koşulları Araştırması.

               TÜİK tarafından yapılan “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmalarına” göre, 2015-2021 döneminde, ev sahipliği oranı gerilerken, kiracıların oranı artış göstermektedir. 2015 yılında yüzde 23,3 olana kiracılık oranı, 2021 yılında yüzde 26,8’e yükselmiştir (Tablo:2, Grafik:1). Kiracılık oranındaki bu yükselişin, tek kişi ve sadece eşlerden oluşan hane sayısındaki artıştan kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Genelde aile veya akraba konutunda oturan ve kira ödemeyen hanelerin, toplam haneler içindeki payı ise 2015-2021 döneminde, ortalama yüzde 14,6 olmuştur (Tablo:2).

Tablo:2- Konut Sahipliği ve Kiracılık Oranı, Özel Daire Yapı Ruhsatı-İzni ve Satışı

 

 

Ev Sahibi Oranı (%)

 

Kiracı Oranı (%)

 

Diğer(%) (1)

Yapı İnşaat Ruhsatı

(Bin Daire)

Yapı Kullanım İzni 

(Bin Daire)

İlk El Konut Satışı

(Bin Daire)

2015

60,4

23,3

14,8

897

733

599

2016

59,7

24,4

14,4

1.007

754

632

2017

59,1

24,7

14,8

1.405

834

660

2018

59,0

25,2

14,5

669

894

652

2019

58,8

25,6

14,3

320

739

508

2020

57,8

26,2

14,7

555

600

470

2021

57,5

26,8

14,6

710

627

462

2015-21 Or

58,9

25,2

14,6

795

740

569

Kaynak: TÜİK, Gelir ve Yaşam koşulları Araştırması ve Yapı İzinler ve Konut Satış istatistikleri.

(1) Diğer, babasının, akrabasının vb. evinde ikamet edip hiç bir şekilde kira ödemeden oturanlardır.

               2015-2021 döneminde yapı inşaat ruhsatı alan daire sayısı ortalama 795 bin iken, yapı kullanım izni verilen daire sayısı ortalaması 740 bin olmuştur. Bu dönemde ilk el konut satışı ise 569 bin daire olarak gerçekleşmiştir. 2020 ve 2021 yıllarında yapı kullanım izni verilen daire sayıları, hane sayısındaki artışın gerinde kalmıştır. Bu durum, arz ve talep arasında bir uyumsuzluk olduğuna işaret etmektedir (Bakınız Grafik:1).

                    3. Yabancılara Konut Satışları:

               Yabancılara gayrimenkul satışı uygulaması 2003 yılında başlatılmıştır. Bu uygulama, ağırlıklı olarak Avrupalı turistlerin sahil bölgelerinde konut alımını teşvik etmek için yürürlüğe konulmuştur. 2018 yılından itibaren gayrimenkul alan yabancılara vatandaşlık hakkı verilmeye başlanmıştır. Türkiye’nin yakın çevresinde yer alan pek çok Orta Doğu, Asya ve Afrika ülkelerinde iç savaş ve kargaşa nedeniyle, vatandaşlık için konut alımına ilgi gittikçe artmış bulunmaktadır. Ülkemizin Avrupa’ya geçiş ülkesi olması yanı sıra Suriye iç savaşı nedeniyle ülkemize yoğun bir mülteci girişi olmuştur. Son olarak Rusya-Ukrayna savaşı, bu ülke vatandaşlarının bazı illerde konut alım ve kiralama girişimlerini hızlandırmış bulunmaktadır.

               Göç İdaresi Başkanlığı resmi verilerine göre 2021 Mayıs ayı itibariyle Türkiye’de yasal olarak 5,1 milyon yabancı bulunmaktadır. Bu yabancıların 1,4 milyon kişisinde ikamet izni bulunurken, 3,7 milyon kişisi geçici koruma kapsamında bulunan Suriye uyruklu mültecilerden oluşmaktadır. Yasa dışı giriş yapıp Türkiye’de yerleşmiş kişi sayıları konusunda tutarlı bir bilgi bulunmamaktadır.  

 Tablo:3- Yabancıların Konut Satışları İçindeki Payları (%)

 

2015

2016

2017

2018

2019

2020

2021

TÜRKİYE

1,84

1,36

1,58

2,88

3,37

2,72

3,93

Ankara

0,41

0,43

0,54

1,63

1,92

1,75

2,55

Antalya

9,43

7,18

7,81

12,61

13,72

12,11

18,57

İstanbul

3,13

2,50

3,43

6,10

8,78

7,23

9,58

Diğer İller

0,64

0,82

0,89

1,62

1,44

1,10

1,60

Kaynak: TÜİK, Konut Satış istatistikleri.

                    Türkiye genelinde yabancıların konut satışları içindeki payı 2015 yılında yüzde 1,84 iken, bu pay 2019 yılında yüzde 3,37’ye çıkmış, Covit-19 salgını etkisiyle 2020 yılında yüzde 2,72’ye gerilemiştir. 2021 yılında yabancıların satışlar içindeki payı tekrar yüzde 3,93’e yükselmiştir (Tablo:3). Türk lirasında yaşanan aşırı değer kaybı ve Rusya-Ukrayna savaşının, 2022 yılında yabancılara konut satışını önemli ölçüde artıracağı tahmin edilmektedir. Nitekim 2022 Ocak-Nisan döneminde yabancılara konut satışı, geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 48,9 artmış ve toplam satışlar içindeki payı yüzde 4,6’ya yükselmiştir.

               Yabancılara konut satışlarının bazı illerde ve semtlerde önemli oranlara yükseldiği emlakçılar tarafından ileri sürülmektedir. Yabancı dilde satış ve kiralık ilan sayılarının emlak sitelerinde arttığı gözlenmektedir. Özellikle Antalya ve İstanbul’da yabancılara konut satışlarının, konut satış fiyatları ve kiraları etkileyecek seviyeye geldiği görülmektedir (Tablo:3). Yabancılara satışın etkisiyle, konut satış fiyatları ve kiraların arttığı ifade edilmektedir. TCMB konut fiyat endeksine göre, tüm bölgelerde konut fiyatları TÜFE enflasyonunun üzerinde artış göstermiştir. Ancak, başta İstanbul olmak üzere Antalya, Adana, Mersin gibi büyük şehirlerde konut fiyatları ortalama artışın üzerinde bulunmaktadır.

               4. Bina İnşaat Maliyetleri ve Konut Satış Fiyatları: 

               2020 yılı son çeyreğine kadar TÜFE enflasyonunun altında artış gösteren ikamet amaçlı bina inşaat maliyetleri, son çeyrekte artış eğilimine girmiş ve bu eğilim günümüze kadar devam etmiştir. İşçilik maliyetlerindeki artış sınırlı kalırken, malzeme fiyatlarındaki yüksek artış inşaat maliyetlerini olumsuz etkilemiştir (Grafik:3). 2021 yılında ikamet amaçlı bina inşaat maliyeti endeksindeki ortalama artış yüzde 40,7 olmuştur. Bu dönemde malzeme fiyatları yüzde 50,7 artarken, işçilik maliyeti yüzde 21,3 artmıştır. İnşaat malzeme fiyatlarındaki artışta döviz kurlarının önemli bir etkisi bulunmaktadır. Nitekim döviz kurlarında hızlı bir artışın gözlendiği son altı ayda malzeme fiyatları hızla yükselmiş ve 2022 Ocak-Mart döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre, malzeme fiyatları yüzde 109 artmıştır.

               2017-2019 döneminde ikamet amaçlı bina inşaat maliyetlerindeki artışlar konut fiyatlarına yansımamıştır. Bu dönemde inşaat maliyetlerindeki yıllık ortalama artış yüzde 19 iken, yeni konut fiyatlarındaki artış yüzde 8,3’te kalmıştır. 2020 yılı Mayıs ayında kamu bankaları öncülüğünde başlatılan yeni konut kredisi programı (düşük faizli-ödemesiz dönemli-uzun vadeli) toplam konut satışlarını yüzde 11,2, ipotekli satışları yüzde 72,4 artırmıştır. 2020 yılından itibaren konut fiyat artışları maliyet artışları ve TÜFE enflasyonunun üzerinde seyretmiştir (Grafik:4). İkamet amaçlı bina inşaat maliyeti 2020 yılında ortalama yüzde 12,9 artarken, yeni konut fiyatlarındaki artış yüzde 25,7 olmuştur. Bu artışlar 2021 yılı son çeyreğinde, sırasıyla, yüzde 52,1 ve yüzde 58,3 olurken, 2022 Ocak-Mart döneminde, yüzde 86,5 ve yüzde 101,8’e çıkmıştır.

               İnşaat maliyeti, enflasyon ve döviz kurlarındaki değişim yeni konut fiyatları yanı sıra ikici el konut fiyatlarını da benzer şekilde etkilemektedir. Nitekim 2016-2020 döneminde yeni konut fiyatlarındaki ortalama artış yüzde 12,8 iken, yeni olmayan konut fiyatları da bu dönemde ortalama yüzde 11,5 artmıştır. Ancak son dönemlerde iki endeks arasındaki farklılık gözlenmeye başlanmıştır. 2021 yılı son çeyreğinde yeni konut fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 58,3 iken, yeni olmayan konut fiyatları yüzde 48,6 artmıştır. Bu oranlar 2022 yılı Ocak-Mart döneminde de, sırasıyla, yüzde 101,8 ve yüzde 93,8 olarak gerçekleşmiştir (Grafik:5).

               Yeni konut fiyatları ile mevduat ve kredi faizleri arasındaki ilişki incelendiğinde, kredi ve mevduat faizlerindeki yükselişin yeni konut fiyatlarındaki artışı sınırladığı görülmektedir (Grafik:6). 2017-2019 döneminde kredi ve mevduat faizlerinin TÜFE enflasyonunun üzerinde seyretmesi, yeni konut fiyatlarındaki artışı önemli ölçüde sınırlandırmıştır. Reel faizlerin önemli ölçüde negatif olduğu 2021 yılı sonları ve 2022 Ocak-Mart döneminde ise yeni konut fiyatlarında aşırı artışlar gözlenmiştir.

               5. Konut Satışları:    

               Konut satışları yıllar itibariyle önemli bir dalgalanma göstermiştir. 2015-2021 döneminde ortalama 1.408 bin adet konut satılmıştır. Bu konutların 569 bin adedini ilk el konutlar oluştururken, 839 bin adedi ikinci el konutlara aittir. 2016-2019 döneminde ilk el konut satışları ortalama 647 adet olmuş, son iki yılda ise bu sayı 466 bin adede gerilemiştir (Grafik:7). Aynı dönemde, ikinci el konut satışları ise, 728 bin adetten 1.030 bin adede yükselmiştir. İlk el konut satışları, özellikle mevduat faizlerinin düşük kaldığı dönemlerde artış eğilimi göstermektedir

               2015-2021 döneminde ilk ve ikinci el ipotekli satışların toplamı ortalama 405 bin adet olmuştur. İpotekli satışlar, kredi faizleri ve kredi koşullarına belirgin bir tepki vermektedir. Konut kredi faizlerinin yükseltildiği ve kredi koşulların sıkılaştırıldığı 2018-2019 döneminde ipotekli konut satışları belirgin ölçüde azalmış ve ortalama 305 bin adede gerilemiştir (Grafik:8).

               2018 ve sonrasında ekonomik gelişmeler incelendiğinde, ekonomide oldukça istikrarsız bir yapının oluştuğu görülmektedir. Özellikle faiz oranlarında gözlenen istikrarsız yapı, uzun vadeli bir bakış açısına ihtiyaç duyan konut ve inşaat sektöründe de istikrarsızlık yaratmıştır. Kamu bankaları son yıllarda konut ve inşaat sektörünü desteklemek amacıyla yoğun olarak kulanılmaktadır.2020 yılı Mayıs ayında Covit-19 önlemleri kapsamında kamu bankaları konut kredi faiz oranlarını yüzde 9’lara kadar düşürmüşler, kullanıcılara uzun vadeli ve ödemesiz dönem imkânı da tanımışlardır. Bu kampanya etkisiyle, 2020 Temmuz ayında konut satışları 229 bin adet ile rekor kırmıştır. Yılın son çeyreğinde faiz oranlarının artırılması ile konut satışlarında önemli bir düşüş gözlenmiştir. 2021 yılı son çeyreğinde de döviz kurlarındaki hızlı yükseliş, döviz birikimi olanlar açısından konut alım imkânı yaratırken, enflasyondaki yükseliş konut kredi faizlerini negatif hale getirmiş ve bu da konut alım talebini artırmıştır. Sonuçta 2021 Kasım-Aralık döneminde konut fiyatları yüzde 17 civarında artarken, konut satışları 405 bin adede çıkmıştır. Ekonomi yönetimi konut fiyatlarının aşırı yükseldiği bir dönem olan 2022 Mayıs ayında, yine kamu bankaları öncülüğünde düşük faizli bir kampanya başlatmış bulunmaktadır.   

               6. Özel Yapı İnşaat Ruhsatları ve Yapı Kullanım İzinleri:

               Bu bölümde özel sektörün 1 ve daha fazla dairelere ilişkin almış olduğu yapı inşaat ruhsatı ve yapı kullanım izinlerindeki gelişmeler incelenecektir. 2015-2021 döneminde özel sektör tarafından alınan yapı inşaat ruhsatlarındaki ortalama daire sayısı 725 bin adettir. Aynı dönemde inşaatı tamamlanıp yapı kullanım izni alınan daire sayısı ise 674 bin adettir (Grafik:9). 2015-2017 döneminde ortalama olarak alınan yapı inşaat ruhsatı 1.011 bin daire iken, bu sayı 2018-2021 döneminde ortalama 681 bin daireye düşmüştür. Aynı dönemlerde yapı kullanım izinleri de 707 bin daireden 650 bin daireye gerilemiştir. Bu konut inşaat faaliyetlerinde önemli bir yavaşlamaya işaret etmektedir. 2015-2017 döneminde yapı kullanım izinlerinin yapı ruhsatlarına oranı yüzde 70 iken, bu oran 2018-2021 döneminde yüzde 95,4’e çıkmıştır. Bu inşaat aşamasında bulunan konut sayısının oldukça azaldığına işaret etmektedir.

               Uzun dönemli bir iktisadi faaliyet alanı olan inşaat sektörü, 2018 yılından itibaren ekonomide yaşanan istikrarsızlıktan önemli ölçüde etkilenmiş bulunmaktadır. Ekonomik kararlarda sık, sık yapılan değişiklikler, faiz oranlarındaki aşırı dalgalanmalar, özel sektörün orta gelirli haneler için konut projesi geliştirme imkânlarını da ortadan kaldırmıştır.     

               2015-2022 Ocak-Mart döneminde birikimli yapı inşaat ruhsatı alınan daire sayısı 5,187 bin adet iken, yapı kullanım izni alınan daire sayısı 4.860 bin adet olmuştur, Aynı dönemde birikimli ilk el konut satışı ise 4.076 bin daire olmuştur (Grafik:10). Bu veriler, 2022 Ocak-Mart dönemi itibariyle inşaat aşamasında 328 bin daire, satış aşamasında ise 784 bin daire bulunduğuna işaret etmektedir. Birikimli ruhsat, izin ve satış verilerinden yaralanarak dönemler itibariyle hesapladığımız inşaat ve satış aşamasındaki konut miktarları aşağıdaki grafikte gösterilmektedir (Grafik:10). 2018 yılı ortalarına kadar inşaat aşamasında olan önemli bir konut stoku olduğu görülmektedir. Bu durum 2016-2019 döneminde konut fiyat artışlarını sınırlandırırken, yeni yapı inşaat ruhsatı alma talebini de kısıtlamıştır. Aynı dönemde “Rahip Krizi” nedeniyle faiz oranlarının yükselmesi, inşaat sektörünü önemli ölçüde olumsuz etkilemiştir. İnşaat aşamasındaki konut stoku 2020 yılı başında en düşük seviyesine indikten sonra sınırlı bir artış göstermeye başlamıştır. 2016-2019 döneminde konut fiyatlarındaki ılımlı artışa rağmen ilk el konut satışlarında azalış gözlenmiştir. Bu durum satış aşamasında olan konut stokunun artmasına neden olmuştur.   

 

               7. Faiz ve Döviz Kurlarının Etkileri:

               İnşaat ve konut sektörüne yönelik yatırımlar gerek yapımcılar gerek alıcılar açısından uzun vadeli bir yatırım olduğundan, ileriye yönelik ekonomik beklentilerden, faiz ve döviz kurlarındaki gelişmelerden önemli ölçüde etkilenmektedir. Ayrıca uzun vadeli finansman imkânları ve buna yönelik beklentilerde inşaat ve konut yatırımlarında belirleyici unsurlardır. 2001 krizi sonrasında enflasyon ve faiz oranlarındaki gerileme, uluslararası likidite bolluğunun katkısıyla artan finansman imkânları konut ve inşaat sektörünü de olumlu etkilemiştir. Genel olarak 2018 yılı ortalarına kadar ekonomide istikrar korunurken, finansman imkânlarında bir kısıtlama gözlenmemiştir.

               Ancak 2018 yılı Temmuz-Eylül döneminde “Rahip Krizi” nedeniyle yaşanan kur ve faiz şoku, ekonomiyi hızlı bir daralma sürecine sokmuş, başta inşaat ve imalat sanayi sektörü olmak üzere tüm sektörler olumsuz etkilenmiştir. 2018 yılında GSYH büyümesi yüzde 3’e gerilerken, TÜFE enflasyonu yüzde 11,1’den yüzde 16,3’e yükselmiş, ortalama dolar kuru da yüzde 32,4 oranında artış göstermiştir. Konut kredileri faizi ise yüzde 12,1’den yüzde 19,3’e yükselmiştir.    2018 yılı Eylül ayı sonrasında döviz kurlarındaki yükselişin durması ve gerilemesine karşın, döviz kurları ve faiz oranlarının gelmiş olduğu seviye, firma ve hane halkı borçluluğunun yüksek olması konut ve inşaata yönelik talebi ciddi ölçüde olumsuz etkilemeye devam etmiştir. 2018 ve 2019 yıllarında yapı inşa ruhsatları ve konut satışları gerileme göstermiştir (Grafik:7-8-9).

               Ekonomi yönetimi 2018 yılı sonrasında sık, sık kamu bankaları aracılığıyla konut ve inşaat sektörünü desteklemeye çalışmıştır. Bu kapsamda, tapu harçları indirilmiş, kamu bankaları öncülüğünde düşük faizli ve uzun vadeli konut kredileri ile konut sektörü desteklenmeye çalışılmıştır. Bu kampanyalar, konut ve inşaat sektöründe genel bir iyileşme ve istikrar yaratmaktan çok, kısa dönemli konut alımı ve satışı fırsatı yaratmıştır. Yabancılara 250 bin dolar karşılığı konut alımı ile vatandaşlık hakkı verilmesi uygulaması da 2018 yılında başlatılmıştır.

               2018 yılı ve sonrasında ekonomide yaşanan istikrarsızlık ve kur-faiz tartışmaları konut fiyatlarını ve satışlarını olumsuz etkilemiştir. Özellikle, 2021 yılı Eylül ayından itibaren enflasyon yükselirken Merkez Bankasının faiz indirim sürecini başlatması, önce döviz kurlarını, ardından enflasyonu sıçratmıştır. Bu durum, inşaat maliyetleri ve konut fiyatlarının hızla yükselmesine neden olmuştur (Grafik:11). Enflasyondaki yükseliş mevduat ve kredi faizlerinin negatife dönüşmesine neden olmuş, konut alımına yönelik talebi teşvik etmiştir. Ayrıca, döviz kurlarındaki bu sıçrama, döviz mevduatı olan yerliler ile yabancılar için alım fırsatı yaratmış ve konut fiyatlarını reel olarak aşırı yükseltmiştir (Grafik:10).             

               7. Genel Değerlendirme:

               Konut fiyatları ve kiralarda yaşanan olağanüstü artışlar toplumda ciddi bir rahatsızlık yaratmış bulunmaktadır. Özellikle son bir aydır gazete ve TV haberlerinin ana konusunu kira ve konut fiyat artışları oluşturmaktadır. Konut fiyat artışlarındaki sıçrama, ev sahiplerinin yüksek kira taleplerine neden olduğundan ev sahibi-kiracı ilişkilerinde ciddi bir bozulma gözlenmekte ve taraflar birbirlerini fırsatçılık ile suçlamaktadır. Konut fiyatları ve kiralarda yaşanan bu olağanüstü artışların çeşitli gerekçeleri olduğu belirtilmektedir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz;

·        İnşaat maliyetlerindeki artış,

·        Yabancılara konut satışı ve vatandaşlık verilmesi,

·        Türk lirası tasarruf araçlarının reel getirilerinin negatif olmasının konuta talebi artırması,

·        Düşük faizli konut kredilerinin konuta talebi artırması,

·        Konut stokunun yetersiz olması temel unsurlar olarak sayılmaktadır.

               Yukarıda sayılan gerekçelerin tümünün konut fiyatları ve kiralarda yaşanan olağanüstü artışlara katkıda bulunduğu tahmin edilmektedir. Son yıllarda orta gelirli haneler için yeterli konut üretilemediği de bilinmektedir. 2020 ve 2021 yıllarında, yapı kullanım izni verilen daire sayılarının hane artışlarının gerisinde kaldığı görülmektedir. Ancak buna karşın satış aşamasında ciddi bir konut stokunun olduğu da anlaşılmaktadır. Yabancılara konut satışı ve ülkemizde bulunan yabancı sayısındaki artış hem konut fiyatlarını hem de kiraları artırmaktadır. Döviz kurlarındaki yükseliş ve negatif reel faizlerin spekülatif ve yatırım amaçlı konut alımını özendirdiği ve konut fiyatlarını artırdığı da bilinmektedir. Bu hususlar son 2-3 yıldır etkilerini konut fiyatları üzerinde göstermiş ve yeni konut fiyatları 2020 ve 2021 yıllarında reel olarak önemli ölçüde artmıştır.  

               2021 Aralık ayından itibaren konut fiyatları ve kiralarda yaşanılan olağanüstü artışın gerçek failinin döviz kurlarındaki yükseliş olduğu açık olarak görülmektedir (Grafik:11). 2021 Eylül ayında yeni konut fiyatları endeksindeki yıllık artış yüzde 43,7 iken, döviz kurlarında yaşanan artış sonucunda, 2022 Mart ayında yeni konutların yıllık fiyat artışı yüzde 116,5 olmuştur. Aynı dönemde ikamet amaçlı bina inşaat maliyeti de yüzde 41,5’ten yüzde 96,3’e çıkmıştır.

               2021 Eylül ayında ekonomi yönetimi tarafından başlatılan faiz indirim süreci, döviz kurları ve enflasyonu yükselterek negatif reel kredi ve mevduat faizlerine neden olmuş, konut ve inşaat sektöründe dengeleri alt üst etmiştir. Bugün 100 metrekare bir konutun fiyatı 1 milyon lirayı aşmış bulunmaktadır. Bu fiyatı vermeye ekonomik gücü yeterli olan sınırlı sayıda hane varken, inşaat ve konut sektöründe kısa sürede canlanma beklemek ve sürdürülebilir bir dengeye ulaşmak pek mümkün görülmemektedir. Haneleri satın alma güçlerindeki düşüş ve inşaat maliyetlerindeki yükseliş, Ülke genelinde konut ve inşaat faaliyetlerinin kısa ve orta vade de canlanma olasılığını zayıflatmaktadır. Yabancılara satış ve yatırım amaçlı alımlar, ancak belirli iller ve semtlerde, konut ve inşaat faaliyetlerini canlandırabilir


[1] Bu konuda bakınız, “Zafer YÜKSELER, GAYRİMENKUL SEKTÖRÜNDE GELİŞMELER VE OLASI SORUNLAR, Ocak 2009” https://www.academia.edu/attachments/33036678/download_file?s=portfolio

 

 




 

2024 Şubat- İnşaat Maliyetleri, Konut Fiyatları ve Satışları

  2024 ŞUBAT: İNŞAAT MALİYETLERİ, KONUT FİYATLARI VE KONUT SATIŞLARI (Zafer YÜKSELER, 24 Nisan 2024)             2024 yılı şubat ayında,...