GEÇİŞ DÖNEMİ PARA VE KUR POLİTİKASI KARARLARI
(Zafer YÜKSELER, 1 Mayıs 2023)
“Kurta sormuşlar; boynun niçin kalın? Kurt;
kendi işimi kendim yaparım demiş.”
“Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde
bulunmaz.”
1. GİRİŞ:
2021 Eylül ayında başlatılan faiz indirim
süreci ile birlikte ekonomide enflasyon ve enflasyon beklentilerinde bozulma,
döviz kurlarında da aşırı yükseliş gözlenmiştir. Ekonomi yönetimi, Türk
lirasının değer kaybındaki hızlanış ile birlikte, “düşük faiz yüksek kurun”
faydaları konusunda yaygın bir kampanya başlatmış, “düşük faiz-yüksek kur”
politikası sayesinde ekonomide ciddi bir yapı değişiminin yaşanacağı, üretim,
yatırım ve istihdam artışının gerçekleşeceğine yönelik açıklamalar yapmıştır.
Ekonomiye ilişkin değerlendirme ve toplantılarda, sık, sık “nas” gereği
faizin düşürülmesi gerektiğinin güçlü şekilde ifade edilmesi ve Aralık ayında
da TCMB politika faizinin indirilmesi sonucunda döviz kurlarında ani sıçrama ve
aşırı oynaklık gözlenmiş ve piyasalarda ciddi bir panik ve huzursuzluk yaşanmıştır.
20 Aralık 2021 tarihinde yapılan bakanlar
kurulu toplantısının ardından, akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı basın
toplantısında, döviz kurlarındaki yükselişi önlemek için "Kur Korumalı
Vadeli Türk Lirası Mevduat Hesabı (KKM)" sisteminin uygulamaya
konulacağını açıklamıştır. Türk lirasından kaçışı önlemek ve Türk lirası
mevduat sahiplerine kur artışı kadar getiriyi garanti eden bu sistemin
açıklanması ile birlikte, döviz kurlarında olağanüstü bir düşüş yaşanmıştır.
TCMB,
2022 Ocak ayında yeni para politikası çerçevesini oluşturan "Liralaşma
Stratejisini" açıklamıştır. Uygulamaya konulan KKM sisteminin Türk
lirası mevduat tercihini güçlendirdiği ve döviz kurlarında oluşan sağlıksız
fiyat oluşumlarını önlediği ve döviz kurunun enflasyona olan etkisini azalttığı
belirtilerek “Liralaşma stratejisinin” enflasyon üzerinde olumlu etki
göstereceği ifade edilmiştir. Bu ortamda “yüksek kur ve ekonominin
rekabet gücü” gibi kavramlar terkedilmiş, “döviz kurlarında istikrar ve
Türk lirasına dönüş” öne çıkmıştır. Nitekim KKM sisteminin devreye
sokulması ile birlikte alınan ekonomik önlemlerin büyük bir kısmı, döviz
kurlarının dizginlenmesine ve örtük kur hedeflemesine yöneliktir olmuştur.
TCMB 2021 Eylül ayında başlattığı politika
faiz indirim süreci ile birlikte, para politikası uygulamalarında radikal
değişiklikler yapmıştır. “Liralaşma Stratejisi” olarak tanımladığı yeni
politika setinde, politika faiz oranının etkinliğini ortadan kaldırırken, çok
sayıda makro ihtiyati önlemi yürürlüğe koymuştur. Bu strateji ile TCMB, Türk
lirası mevduat ve kredilerin faiz, miktar ve kullanım alanları üzerindeki
etkisini artırarak döviz kurlarında istikrarı ve kontrolü sağlamayı
amaçlamaktadır. Makro ihtiyati önlemlerin temel amaçlarını şu
şekilde sıralayabiliriz;
·
Yurtiçi
yerleşiklerin döviz talebini sınırlandırmak ve Türk lirası tasarrufları
özendirmek,
·
Kredi
büyümesini kontrol etmek ve kredileri öncelikli hedef alanlara yönlendirmek,
·
TCMB reeskont kredisi ve yatırım taahhütlü
avans kredisi uygulamasını yaygınlaştırmak,
·
TCMB kredilerinin Türk lirası cinsi harcama
alanlarında kullanılmasını sağlamak ve
yabancı para talebi oluşturmasını önlemek,
·
Merkez
Bankası rezervlerini güçlendirmek
TCMB politika faizi indirim sürecini devam ettirirken, yukarıdaki amaçlar çerçevesinde pek çok makro ihtiyati önlemi yürürlüğe koymuştur. Önlemlerin kapsamı ve menkul kıymet tesis oranları sık, sık değiştirilmiştir. Değişikliklerin takibi sorun teşkil ederken, alınan kararların gerekçeleri ve etkilerinin değerlendirilmesi de gittikçe karmaşık hale gelmiştir. Aşağıdaki bölümde, başlıca düzenlemelere ilişkin son durum ve geçiş dönemine ilişkin öneriler açıklanmaya çalışlacaktır.
2. MEVCUT DURUM VE ÖNERİLER:
2021 yılı son çeyreğinde uygulamaya konulan
“Yeni Ekonomi Modeli” pek çok alanda ciddi sorunlar yaratmış bulunmaktadır.
Mevcut ekonomi yönetimi sorunları çözmek bir yana, yaptığı düzenlemelerle yeni
sorunlar ve potansiyel riskler yaratmaktadır. Özellikle döviz kurlarına ilişkin
beklentilerde ciddi bir bozulma gözlenmektedir. TCMB döviz kurları ile bankalar
ve serbest piyasa döviz kurları arasında yüzde 5’i aşan oranda bir farklılaşma
oluşmuş bulunmaktadır. Seçim ortamı ve seçime yönelik vaatler özellikle döviz
kurları üzerinde bir baskı oluşturmaktadır. Başlıca sorunları şu şekilde
sıralayabiliriz;
·
Yüksek
enflasyon ve enflasyonla mücadelede TCMB’nin yetersiz kalması,
·
TCMB’nin
net rezervlerinin yetersiz olması. Uzun zamandır swaplar hariç negatif olan net
rezervler, Nisan ayında swaplar dahil negatif değer almış bulunmaktadır,
·
Resmi
kurlar ile bankalar ve serbest piyasa kurları arasındaki marjların açılması,
·
Cari
işlemler dengesinin dış ticaret açığındaki yükseliş nedeniyle bozulması,
·
Deprem
ve seçim harcamalarının etkisiyle bütçe açığının önemli miktarda artması beklenmektedir.
Uzun zamandan beri, ulusal ve uluslararası
basında Türkiye’deki döviz kurları, döviz kurlarına müdahale ve TCMB
rezervlerine ilişkin değerlendirmeler yer almaktadır. Ayrıca, seçim sonuçları
ve buna bağlı olarak para politikasının nasıl şekilleneceği de sık, sık gündeme
gelmektedir. Bu notta, TCMB politika faizi ve diğer para politikası
uygulamalarına ilişkin mevcut durum ve seçim sonrasına ilişkin önerilere yer
verilmektedir. Öncelikle, sadece politika faizinin artırılmasının sorunları
çözmekte yetersiz kalacağının bilinmesi gerekmektedir. Son yıllarda uygulanan
makro ihtiyati önlemlerin, mevcut sorunların çözümüne yardımcı olup,
olmayacağının ayrıntılı olarak incelenmesi gerekmektedir. Mevcut koşullar
altında, politika faizi makul bir seviyeye getirilirken, bir kısım
düzenlemelerinde geçiş döneminde korunması ve/veya revize edilerek uygulanmaya
devam edilmesinde yarar görülmektedir.
A. TCMB POLİTİKA FAİZİ:
2021 Eylül ayında başlatılan faiz indirim
süreci ve 2022 yılındaki “Liralaşma Stratejisi” çerçevesinde yapılan
düzenlemeler, TCMB politika faizini anlamsız hale getirmiş bulunmaktadır. Seçim
sonrası dönemde yapılması gereken ilk iş, TCMB politika faizinin ekonomik
gerçeklerle uyumlu bir düzeye getirilmesi olacaktır. Politika faizi yüzde 8,5 iken,
Mart ayı itibariyle TÜFE yıllık enflasyonu yüzde 50,5, özel kapsamlı C-endeksi
enflasyonu yüzde 47,4 ve TCMB yıl sonu enflasyon tahmini ise yüzde 22,3’tür.
Aşağıdaki grafikler incelendiğinde, 2021
yılındaki faiz indirim sürecine kadar, TCMB politika faizi (ortalama fonlama
maliyeti) ile yıllık enflasyon ve 3 ay vadeli mevduat faizi arasında oldukça
güçlü bir uyum olduğu gözlenmektedir. 2021 Kasım ayından itibaren politika
faizi ile enflasyon ve mevduat faizi arasındaki ilişki tamamen kopmuş bulunmaktadır.
12 aylık enflasyon beklentileri, 2020 Ağustos-2021 Mart döneminde politika
faizinin yükseltilmesinin etkisiyle oldukça düşük seviyede iken, 2021 yılı
sonundan itibaren hızla yükselmiştir. Piyasa Katılımcıları Anketinde Nisan ayı
verilerine göre “12 ay sonrası TÜFE
enflasyon beklentisi” yüzde 31’dir.
TCMB’nin 2023 yılı Ocak ayında yayınlanan
enflasyon raporunda, 2022 yılı ilk çeyreğinde önemli
ölçüde yükselen enflasyon ana eğiliminin, yılın son çeyreğinde gerilediği ve
enflasyonun beklentilerin altında kalarak Aralık ayında yüzde 64,3 olduğu ifade
edilerek, 2023 yılı sonunda TÜFE enflasyonunun yüzde 22,3’e ineceği tahmin
edilmiştir. Yıllık tüketici enflasyonunun önceki dönemlerdeki enflasyon
gelişmelerinin etkisini yansıttığı, ancak enflasyonun ana eğiliminin 2022
Aralık ayı itibarıyla yıllık tüketici enflasyonunun yaklaşık 32 puan altında
seyrettiği ifade edilmektedir. Petrol ve doğal gaz başta olmak
üzere uluslararası enerji fiyatlarında gözlenen düşüş, ithalat birim değer
endeksinin gerilemesini sağlamıştır. Enflasyonun ana eğilimindeki mevcut
görünüm çerçevesinde yıllık tüketici enflasyonundaki güçlü yavaşlama eğilimi
süreceği ve yıl sonu enflasyonunun yüzde 22,3 olacağı tahmin edilmiştir.
|
|
Piyasa
katılımcıları anketinde yer alan 12 ay sonrası TÜFE enflasyon beklentisi Nisan
ayı itibariyle yüzde 31’dir (Tablo:1, ENF-1). Yine ankette yer alan 3 aylık beklentilerin
ima ettiği 12 aylık enflasyon yüzde 35,6 (ENF-2) olarak hesaplanmıştır. Son
haftalarda mevduat ve tüketici kredisi faiz oranları da, piyasa katılımcıları
anketinde yer alan 12 ay sonrası TüFE enflasyonuna yakınsamış bulunmaktadır
(Tablo:1).
Tablo:1- Alternatif Yıllık Enflasyon Beklentileri (2023
Nisan Ayı İtibariyle)
|
|
Nisan |
ENF-1 |
12 Ay Sonrası TÜFE Enflasyonu Beklentisi |
31,0 |
ENF-2 |
(Cari ay, t+1 ve t+2) Dönemi 3 Aylık
Beklentinin İma Ettiği 12 Aylık Enflasyon |
35,6 |
ENF-3 |
3 Aylık Özel Kapsamlı C-Endeksi
Enflasyonunun İma Ettiği 12 Aylık Enflasyon |
30,0 |
|
3 Ay Vadeli Mevduat Faizi |
28,5 |
|
Tüketici Kredisi Faizi |
28,7 |
|
ORTALAMA |
30,8 |
Seçim sonrası geçiş döneminde TCMB politika faizinin ilk aşamada yüzde 25-30 aralığına yükseltilmesinde yarar görülmektedir. Son iki yılda uygulamaya konulan makro ihtiyati tedbirlerin bir kısmının korunacağı varsayımı ile politika faizinin yüzde 25 olarak belirlenmesinin yeterli olacağı düşünülmektedir. TCMB yönetim kadrolarından politika faizi ve diğer makro ihtiyati düzenlemeler konusunda ayrıntılı değerlendirmelerinin alınması ve bunlara göre geçiş dönemi politikalarının dikkatlice oluşturulması gerekmektedir.
A. KUR KORUMALI MEVDUAT (KKM) SİSTEMİ:
Mevcut Durum: KKM sistemi,
tasarruf sahiplerinin Türk lirası cinsi varlıklara yönelmelerini teşvik etmek
ve Türk lirası cinsinden faiz ödenirken, kur artışı kadar getiriyi de garanti
etmektedir. Tasarruf sahipleri Türk lirası mevduat hesaplarından KKM sistemine
geçerlerse, kur farkı ödemeleri Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından, döviz
hesaplarından KKM sistemine geçerlerse TCMB tarafından ödenmektedir. TCMB,
döviz/altın hesaplarından KKM sistemine dönüşler sayesinde döviz rezervlerini
artırmayı da amaçlamaktadır. Başlangıçta sadece gerçek kişilerin yararlanacağı
KKM sistemi, daha sonra tüzel kişilerin döviz/altın hesaplarından Türk lirasına
dönüşleri içinde uygulamaya konulmuştur. Firmaların bu imkandan
yararlanmalarını teşvik için kurumlar vergisinde değişiklik yapılarak, Türk
lirasına geçen firmaların kambiyo karlarına kurumlar vergisi istisnası da
getirilmiştir. Ayrıca KKM hesaplarından elde edilecek faiz ve kar payları için
gelir vergisi stopaj oranı da sıfırlanmıştır. Türk lirasından ve dövizden kur korumalı mevduat
hesaplarına geçiş son aylarda önemli miktarlara ulaşmış bulunmaktadır. TL’den
KKM’ye geçen gerçek kişiler için uygulanan faiz tavanının (TCMB politika
faizi+3 puan) kaldırılması, KKM hesaplarındaki artışın temel nedenini
oluşturmuştur. Bankaların TL mevduat faizlerini yükseltmeleri ve TL tasarruf
sahiplerinin faize duyarlılıkları KKM artışında etkili olmuştur. Döviz ve
altından KKM hesaplarına geçen gerçek ve tüzel kişiler için faiz tavanı daha
önce kaldırılmıştı, son düzenleme ile 1 ay vadeli hesap açma imkânı da
tanınmıştır. 20 Nisan itibariyle KKM tutarı 102 milyar dolara ulaşmış
bulunmaktadır.
Öneri: KKM
hesaplarının kısa sürede tasfiye edilmesi imkânı bulunmamaktadır. Geçiş
döneminde KKM uygulamasının mevcut koşullarla devam edeceği kabul edilmelidir.
Özellikle TL’den KKM’ye geçen gerçek kişilerin portföy tercihlerinin yakından
takip edilmesi gerekmektedir. KKM faiz tavanının kaldırılması son günlerde Türk
lirası tasarruf sahiplerinin KKM’ye ilgisini artırmıştır. Bu durum tasarruf
sahiplerinin faizlere duyarlılığını da göstermektedir. Politika faizinin
makulleştirilmesi ile birlikte mevduat faizlerinin de normalleşeceği tahmin
edilmektedir. Politika faizi ve makro ihtiyati tedbirlere ilişkin yeni kararlar
sonrasında KKM uygulamasının kapsamlı bir şekilde değerlendirileceği
açıklanmalıdır.
B. KREDİLERE İLİŞKİN DÜZENLEMELER:
Mevcut Durum: TCMB zorunlu karşılık ve ek menkul kıymet tesisi
yükümlülüğü getirerek kredilerin büyüme hızını kontrol etmek ve finansman
kaynaklarının amacına uygun kullanımını sağlamak amacıyla bazı düzenlemeler
yapmıştır. Bunları şu şekilde sıralayabilir;
a. Bilançoların
yükümlülük tarafına uygulanan zorunlu karşılıklar, bilançoların varlık tarafına
da uygulanmaya başlanmıştır. Bankalar ve finansman şirketlerince hedefli
alanlar dışında kullandırılan TL cinsinden ticari nitelikteki nakdi kredilere
(KOBİ, esnaf, tarım, ihracat ve yatırım vb. krediler hariç) 29 Nisan tarihinden
itibaren yüzde 10 oranında zorunlu karşılık uygulanması kararlaştırılmıştır.
Zorunlu karşılık oranı Haziran ayında yüzde 20’ye yükseltilmiş, daha sonra
uygulamanın etkinliğini artırmak amacıyla, zorunlu karşılık oranı bankalar için
yüzde 30 oranında menkul kıymet tesisine dönüştürülmüştür. Bankaların yanı sıra
diğer mali kuruluşlar da menkul kıymet düzenlemesi kapsamına alınmış olup, ilk
aşamada faktoring şirketlerine Türk lirası cinsinden faktoring alacaklarına
uyguladıkları faiz oranına göre menkul kıymet tesisi yükümlülüğü getirilmiştir.
b. Zorunlu karşılık uygulamasından hariç
tutulan kredi türlerinin harcama mukabili kullandırılmaması halinde menkul
kıymet tesisine tabi olacağı belirtilmiştir.
c. 30 Aralık 2022 tarihi itibarıyla 29 Temmuz 2022 tarihine göre
yüzde 10 kredi büyüme oranını aşan kredi tutarı kadar menkul kıymetin bir yıl
boyunca tesis edilmesi kararlaştırılmıştır.
Kredi büyüme oranı aylık yüzde 3’ü aşarsa, aşan tutar kadar menkul
kıymet tesis edilmektedir.
d.
TCMB ticari
nitelikteki kredi faizlerini sınırlandırmak amacıyla düzenlemeler yapmıştır. Bu
düzenlemeye göre, 2022 yıl sonuna kadar kullandırılacak ticari nitelikteki
kredilerde Merkez Bankası tarafından yayımlanan yıllık bileşik referans faizin
1,4 katı üzerinde yıllık bileşik faiz
oranıyla kullandırılacak kredi tutarının yüzde 20'si, 1,8 katı üzerinde yıllık
bileşik faiz oranıyla kullandırılacak kredi tutarının yüzde 90'ı nispetinde
menkul kıymet tesis edilmesine karar verilmiştir. Menkul kıymet tesis oranı da
yüzde 3’ten yüzde 5’e yükseltilmiştir. Bankaların kredi faiz oranına ve kredi
büyüme oranına göre menkul kıymet tesisi uygulamalarının süresi 29 Aralık 2023
tarihine kadar uzatılmıştır.
Öneri: Yukarıda
açıklanan (a) şıkkındaki düzenlemenin, kredi genişlemesini kontrol etmek,
dövize baskıyı hafifletmek ve Hazine’nin borçlanmasını desteklemek açısından,
geçiş döneminde de korunmasında yarar görülmektedir. Politika faizinin makul
bir orana yükseltilmesinin ardından, diğer düzenlemelerin kaldırılması
gerektiği düşünülmektedir. Bankalar kredi faizi (d), kredi büyümesi (c) ve
kredi tahsisi (b) konularında kendi politikalarını belirlemekte ve uygulamakta
serbest bırakılmalıdır.
C. MEVDUAT YAPISINA
İLİŞKİN DÜZENLEMELER:
Mevcut
Durum: KKM uygulaması ve Merkez Bankasının liralaşma stratejisi
kapsamında yaptığı çok sayıdaki düzenleme sonucunda, bankalar genelinde 2022
yılında KKM dahil Türk lirası mevduatın toplam mevduat içindeki payı yüzde
50’ye ulaşmıştır. “2023 yılı Para Politikası ve Liralaşma Stratejisinde”, yılın
ilk yarısı için Türk lirası mevduatın toplam mevduat içindeki payının yüzde
60’a yükseltilmesi hedeflenmiştir. Bu kapsamda, menkul kıymet tesisi
uygulamasında da aşağıdaki değişiklikler yapılmıştır.
·
Menkul kıymet tesis oranı
yüzde 5’ten yüzde 10’a yükseltilmiştir.
·
Gerçek ve tüzel kişiler
için Türk lirası paylarında yüzde 60 hedefini aşan bankalara menkul kıymet
tesis oranının indirimli olarak uygulanmasına karar verilmiştir. Buna göre; söz
konusu oranlardan düşük olanı; (a) yüzde 60 (dâhil) ve yüzde 70 arasında olan
bankalar için 5 puan, (b) yüzde 70’ten büyük olan bankalar için 7 puan menkul
kıymet tesis oranından indirim yapılacaktır.
·
Türk lirası paylarında
yüzde 60 hedefinin altında kalan bankalar için daha önce belirlenmiş olan ilave
oranlar, menkul kıymet tesis oranına eklenerek uygulanmaya devam edilecektir.
Bu kapsamda, yüzde 50-60 arasında olan bankalar için ilave 2 puan , yüzde
50’den düşük bankalar için ilave 7 puan menkul kıymet tesis edilecektir.
Öneri: Türk lirası
mevduatın toplam mevduat içindeki payının yüzde 50’yi aşması olumlu bir gelişme
olarak değerlendirilmektedir. Farklı zorunlu karşılık (ZK) uygulaması, KKM ve
Türk lirasına dönüşümü teşvik için ek menkul kıymet uygulaması ile belirli bir
noktaya gelinmiş bulunmaktadır. Kamu maliyesi için potansiyel bir risk
oluşturan KKM’de Türk lirası mevduat içinde önemli bir yer tutmaktadır. Geçiş
döneminde Türk lirası mevduat payının yükseltilmesine yönelik bu düzenlemelerin
ekonomi açısından olumlu olduğu değerlendirilmektedir. Bu düzenleme ile,
bankaların gerçek ve tüzel kişileri döviz mevduatına yönlendirmeleri
engellenmekte, Türk lirası tasarrufları özendirici bir faiz politikası
uygulmaları teşvik edilmektedir. Bu iki husus döviz kurları üzerindeki baskıyı
hafifletmeye de destek olacaktır. Ayrıca menkul kıymet tesisi sayesinde, Hazine
borçlanmasına da ek imkan yaratılmaktadir. Bu nedenlerle mevduat yapısıyla
ilgili bu düzenlemelerin geçiş döneminde de korunmasında yarar görülmektedir.
D. TCMB DÖVİZ REZERVLERİNİ DESTEKLEYİCİ
DÜZENLEMELER:
Mevcut Durum: TCMB 2019 ve 2020
yıllarında döviz piyasasına örtülü olarak arka kapıdan 128 milyar dolar
civarında müdahalede bulunmuştu. 2021 yılı ve sonrasında rezervlerini
çeşitlendirmek ve güçlendirmek amacıyla TCMB çeşitli düzenlemeler yapmıştır.
Rezerv artırıcı ekteki düzenlemelere karşın, TCMB döviz piyasasına örtülü
olarak arka kapıdan müdahalesini sürdürmeye devam etmiştir.
(a ) KKM Sistemi:
Bu uygulama gerçek ve tüzel kişilerin döviz hesaplarından Türk lirasına
dönüşümü desteklenmiş ve TCMB rezervlerinin artırılması amaçlanmıştır. Dönüşümü
sağlanan hesaplar için bankaların zorunlu karşılık oranları sıfırlanırken, TL
hesaplardan elde edilen faiz gelirleri için gelir vergisi stopayı da
sıfırlanmıştır. Dönüşümden yararlanan firmaların kambiyo karları içinde
kurumlar vergisi istisnası getirilmiştir.
(b) YUVAM Hesabı:
Yurt dışında yerleşik kişilerin ve bunların yurt dışındaki şirketlerinin
tasarruflarını ülkemizdeki bankalarda
vadeli TL hesaplarda değerlendirmesi imkanı getirilmiştir.
(c) İhracat
gelirlerinin belirli bir oranının TCMB’ye devredilmesi: 3 Ocak 2022 tarihinde
yapılan düzenleme ile ihracat bedelinin yüzde 25’inin devri öngörülmüşken, bu
oran 18 Nisan 2022 tarihinde yüzde 40’a yükseltilmiştir. Döviz kazandırıcı
hizmetlerden/işlemlerden elde edilen dövizlerin bankalara satılması halinde de,
bu dövizlerin en az yüzde 40’ının bankaca TCMB’ye satılacağına ilişkin düzenleme
yapılmıştır.
(d) TL reeskont kredisi
kullanan ihracatçıların ihracat bedellerinin en az yüzde 30’unu bir bankaya
satmayı taahhüt etmesi şartı getirilmiştir. Firmalar, döviz satışı yaptığı
tutar kadar TL reesekont kredisi kullanabilecektir.Ayrıca, TL reeskont kredisi
kullanan firmaların ilk satış işleminden itibaren bir ay süreyle satılan döviz
tutarını yeniden satın almamayı taahhüt etmemesi gerekmektedir.
(e) Gayrimenkul
yatırımı ile Türk vatandaşlığı elde edilmesi: Gayrimenkul yatırımı tutarı 250
bin dolardan 400 bin dolara yükseltilmiş, ek olarak BES’e 500 bin dolar veya
karşılığındaki döviz tutarıyla giriş yapan ve 3 yıl sistemde kalan yabancılara
da vatandaşlık hakkı tanınmıştır. Bu uygulamalarla elde edilen dövizin TCMB’ye
satışı zorunlu hale getirilmiştir.
(f)
TCMB, Çin (6 milyar dolar), Katar (15 milyar dolar), Birleşik
Arap Emirlikleri (5 milyar dolar), Güney Kore (2 milyar dolar) ve Suudi
Arabistan (5 milyar dolar) ile swap anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşmaların
toplam tutarı yaklaşık 33 milyar dolar civarındadır.
Yukarıda sayılan rezerv artırıcı düzenlemelere karşın, TCMB’nin net uluslararası rezervlerinde bir artış gözlenmemiştir. TCMB tarafından aylık olarak açıklanan “Uluslararası Rezervler ve Döviz Likiditesi” tablosuna göre, 2021 yılı sonunda 111,1 milyar dolar olan resmi rezerv varlıklar, 2022 yıl sonunda 128,7 milyar dolara yükselmiştir. Swap dahil toplam yükümlülükler düşüldüğünde, aynı dönemde net rezerv varlıklari sırasıyla -44,4 milyar dolar ve -35,5 milyar dolar olmuştur. 2019-2020 döneminde olduğu gibi, 2022 yılında da TCMB’nin önemli miktarda örtülü döviz müdahalesi yaptığı anlaşılmaktadır.
|
|
Öneri: Rezerv artırıcı düzenlemelere ve dövizli işlemlere ilişkin sınırlamalara karşın, bugüne kadar swap dahil pozitif olan TCMB net dış varlıkları 2023 Nisan ayında negatife dönüşmüş bulunmaktadır. TCMB 2023 yılında da arka kapıdan döviz satmaya devam etmektedir. Son günlerde TCMB tarafından ilan edilen döviz kurları ile bankalar ve serbest piyasa döviz kurları arasında ciddi bir farklılaşma gözlenmektedir. Mevcut istikrarsız durum ve rezerv seviyesi dikkate alındığında;
·
Yukarıda
sayılan düzenlemelerin geçiş döneminde de uygulanmasında yarar görülmektedir.
·
İhracat
döviz gelirlerine uygulanan yüzde 40 oranındaki zorunlu döviz devir oranının (c
şıkkı), başlangıçta belirlenen yüzde 25 oranına indirilmesi ve (d) şıkkındaki
düzenlemenin yeniden gözden geçirilmesi yararlı olabilir. Böylece piyasaya
döviz arzının kısmen artırılması sağlanarak, banka ve serbest piyasa döviz
kurları arasındaki farklılık bir ölçüde azaltılabilir.
·
Örtülü
döviz müdahalelerine son verilmelidir.
·
Vatandaşlık
karşılığı yabancılara gayrimenkul satışının, konut fiyatları ve kiralardaki
aşırı yükseliş nedeniyle, İstanbul, Antalya ve Mersin gibi illerde askıya
alınması konusu incelenmelidir.
E.
TCMB REESKONT VE AVANS KREDİLERİ:
Mevcut
Durum: İhracatcı firmalara uygun maliyetlerle finansman sağlanması ve TCMB
rezervlerinin güçlendirilmesi amacıyla, TCMB firmalara “İhracat ve Döviz
Kazandırıcı Hizmetler Reeskont Kredisi” kullandırmaktadır. TCMB son yıllarda,
bankalar aracılığıyla sanayi ve turizm yatırımcılarına “Yatırım Taahhütlü Avans
Kredisi (YTAK)” kullandırmaya da başlamıştır. Yatırım taahhütlü avans
kredileriyle, verimliliği yüksek, ithalatı azaltan ve ihracatı destekleyen
yatırımların teşvik edilmesi, dışa bağımlılığın ve cari açığın azaltılması
hedeflenmektedir.
·
2021 yılı Eylül ayında ihracat ve
döviz kazandırıcı hizmetler reeskont kredileri kullanım ve geri ödeme
koşullarında değişiklik yapılmıştır. Yapılan değişikliklerle, toplam reeskont
kredisi limiti 30 milyar ABD dolarına yükseltilmiş, bu limitin 20 milyar ABD
dolarlık bölümü Türk Eximbank, 10 milyar ABD dolarlık bölümü diğer bankalar
aracılığı ile kullandırılacak kredilere tahsis edilmiştir. Toplam limitin Türk
lirası reeskont kredisi olarak da kullanılabilmesine imkân tanınmıştır.
Kredilerin bazı istisnalar dışında net ihracatçı firmalara kullandırılması ve
yalnızca belirlenen Türk lirası cinsi harcama alanlarında kullanılması koşulu
getirilmiştir. Kredilerin geri ödemelerinin ihracat bedelleriyle yapılması
zorunlu kılınmıştır. Aracı bankaların kredilere uygulayabileceği azami komisyon
oranı 100 baz puan olarak belirlenmiştir. Firmaların Merkez Bankasına ilave
ihracat bedeli satış taahhüdünde bulunması halinde kredinin ilave indirimli
faiz oranları üzerinden kullanılmasına imkân tanınmıştır.
·
İhracatcı
firmalara Türk lirası karşılığı kullandırılan reeskont kredilerinde faiz oranı
vade gün sayısına göre TCMB politika faizi ile politika faizi-100 baz puan
aralığında belirlenmiştir.
·
Türk
lirası cinsi reeskont kredisi kullanımlarında asgari kredi tutarı karşılığı
döviz kadar olmak şartıyla, kredi vadesi süresince yurda getirilen tüm ihracat
bedellerinin en az yüzde 40’ı TCMB’ye olmak üzere yüzde 70’inin Türk lirasına
dönüştürülmesi gerekmektedir.
·
Yatırım
taahhütlü avans kredileri (YTAK), 2 yılı anapara ödemesiz ve azami 10 yıl
vadeli senetler karşılığında sanayi ve turizm yatırımcılarına bankalar
arcılığıyla kullandırılmaktadır.
·
Yatırım
taahhütlü avans kredilerine TCMB politika faizi uygulanmaktadır. Kredi faiz
oranı, yatırımın az gelişmiş bölgede olması, yatırımda yerli makine-teçhizat
kullanılması ve dış finansman sağlanması durumunda belirli oranlarda
düşürülmektedir.
Önerİ: İhracatcı firmalara sağlanan reeskont kredilerinin aynen
devam ettirilmesi, rezerv birikimi ve ihracatın desteklenmesi açısından gerekli
görülmektedir. Türk lirasına dönüştürme koşullarında bir önceki bölümde
önerdiğimiz düzenlemenin yapılmasının da yararı olacağı düşünülmektedir.
Yatırım taahhütlü avans kredisi uygulaması, mevcut irrasyonel politika faizi
göz önüne alındığında, servet transferine yol açan bir uygulama olarak
görülmektedir. Öncelikli alanlara yatırım konusu, TCMB’den çok kalkınma ve yatırım bankaları
ile kamu kesimini ilgilendiren bir konudur. Kamu kesiminin, özel sektör ve
yabancı sermaye ile ortak girişimlerde bulunarak, öncelikli alanlara yatırım
yapması ve gerekli uzun vadeli finansman desteğinde bulunması daha anlamlı
olacaktır.
3. SONUÇ:
“Yeni Ekonomi
Modeli” ile politika faizi TCMB tarafından para politikasının temel aracı
olmaktan çıkartılmıştır. “Liralaşma Stratejisi” ile TCMB Türk lirası mevduat ve
kredilerin faiz, miktar ve kullanım alanları üzerindeki etkisini artırarak
döviz kurlarında istikrarı ve kontrolü sağlamayı amaçlamıştır. Zaman içinde
“yüksek kur” ve ekonominin rekabet gücü gibi kavramlar terkedilmiş, döviz
kurlarında istikrar öne çıkmıştır. Nitekim KKM sisteminin devreye sokulması ile
birlikte alınan ekonomik önlemlerin büyük bir kısmı, döviz kurlarının
dizginlenmesine ve örtük kur hedeflemesine yönelik olmuştur. KKM sistemi ile
mevduat faizleri kontrol edilirken, makro ihtiyati düzenlemelerle uygulamaya
konulan menkul kıymet tesisi ile Türk lirası kredilerin faizi, büyümesi ve
tahsis alanları belirlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca menkul kıymet tesisi ile
Hazine borçlanma imkanları artırılırken, borçlanma faiz oranları da önemli
ölçüde aşağı çekilmiştir.
Finansal sistem
ve finansal araçların kontrolüne yönelik müdahaleler, sık, sık düzenleme yapma
ihitiyacını ortaya çıkarmış ve ekonomide belirsizliklerin artmasına neden
olmuştur. Negatif reel faizler nedeniyle aşırı kredi genişlemesi, yüksek
enflasyon ve seçimler nedeniyle maaş-ücret ve transfer politikasındaki
gevşeklik, maliye politikasındaki belirsizlik ve döviz rezervlerinin
yetersizliği hem döviz kurları hem de enflasyon üzerinde ciddi bir baskı
yaratmıştır. TCMB “Liralaşma Stratejisini” gündeme getirmesine karşın, ilginç
bir şekilde alınan kararlar ile ekonomide döviz kurlarının etkililiği ve
yaygınlığı artmıştır. Döviz kurlarındaki
artışın etkisiyle gıda fiyatları, kiralar ve konut fiyatlarının aşırı
yükselmesi toplumda ciddi bir rahatsızlık yaratmış bulunmaktadır.
Mevcut bütçe
büyüklükleri deprem felaketi ve son ekonomik gelişmeler ve kararlar nedeniyle
anlamını yitirmiş bulunmaktadır. Para politikasındaki gevşeklik yanı sıra
maliye politikasının da oldukça gevşek olduğu görülmektedir. Bu risk ve
belirsizliklere ilave olarak, bankacılık alanındaki olası dış şokların döviz
kurları ve ekonomik politikalar üzerinde yaratabileceği olumsuzlukların da göz
ardı edilmemesi gerkmektedir. Daha fazla karmaşaya yol açmadan, faiz indirim
süreci ile başlayan “model arayışlarına” bir son verilmesi ve aşamalı olarak
para politikasının normalleştirilmesi gerekmektedir.
Politika faizi
makul bir seviyeye yükseltilirken, arka kapı yöntemleriyle yapılan örtülü döviz
müdahalelerinin durdurulması gerekmektedir. Geçiş döneminde, halen uygulanmakta
olan KKM sistemi ve menkul kıymet tesisine ilişkin düzenlemelerin önemli bir kısmının
korunmasında yarar görülmektedir. Özellikle, kredi büyümesini sınırlandırma ve
TL mevduat payının artırılmasına yönelik menkul kıymet tesis uygulamalarının
korunması gerekmektedir.
Deprem felaketi,
seçimler ve seçim vaatleri kamu maliyesi üzerine ciddi bir yük getirmiş
bulunmaktadır. Bugüne kadar ihmal edilen 3600 ek gösterge, EYT, düşük emekli
maaşları, dar ve orta gelirlere konut yapımı gibi düzenlemelerin tümü seçim
öncesinde yapılmış bulunmaktadır. Acil yapılması gereken deprem konutları, alt
yapı düzenlemeleri ve mağdurlara yapılacak gelir transferleri de dikkate
alındığında, Hazinenin borçlanma ihtiyacında ve bütçe açığında ciddi bir
yükseliş beklenmektedir. Hazinenin borçlanma imkanlarını artıran ve boçlanma
faizinin makul seviyelerde oluşmasına katkıda bulunan menkul kıymet tesisi
uygulamasının korunması zorunlu hale gelmiş bulunmaktadır. Kamu açıklarındaki
artışın para politikası üzerine olası olumsuz etkilerini gidermek için, kamu
maliyesi alanında da bazı önlemlerin alınmasında yarar görülmektedir. Kamu
harcamalarında tasarrufa azami özen gösterirken, bazı vergi düzenlemelerinin
yapılması da gerekmektedir. Firma karlarındaki yükseliş ve emlak fiyatlarındaki
artış ile ilgili vergi düzenlemesi yapılabilir. Geçmiş istikrar programlarında
da uygulamaya konulan, firmalar için net aktif vergisi, 1’den fazla konutu
olanlara ek emlak vergisi uygulaması ve değerli konut vergisinin yeniden gözden
geçirilmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir.
KAYNAKLAR
1. TCMB, “Kutu II.2.I Finansal Piyasaların Etkin
İşleyişine Yönelik Atılan Adımlar”,Finansal İstikrar Raporu-Mayıs 2022.
2. TCMB, “Kutu II.2.I Finanasal Piyasaların
etkin İşleyişine İlişkin Atılan Adımlar”, Finansal İstikrar Raporu- Kasım 2022.
3. TCMB, 2023 Yılı Para Politikası ve Liralaşma Stratejisi.
4. TCMB, Enflasyon Raporu-2023-I.
5. TCMB, Yıllık Faaliyet Raporu 2022, “Para
Politikasının Operasyonel Çerçevesi, sh.25-31”
6. R.Hakan ÖZYILDIZ, “Makro İhtiyati Önlemler
Sermaye Hareketleri Kontrolü Yerine Geçer mi ?”, Şubat 2023.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder