2009-2023 DÖNEMİNDE TÜRK EKONOMİSİNDE
REEL EKONOMİK GELİŞMELER
https://www.academia.edu/attachments/108563475/download_file?s=portfolio
Çalışmanın
Genel Değerlendirme Bölümü
Türkiye, Covit-19 salgını yasaklamalarının
hafifletilmesinin etkisiyle, 2021 yılında oldukça yüksek bir büyüme performansı
göstermiştir. Gerek ihracat talebi gerek tüketim talebi GSYH’nın yüzde11,4
oranında büyümesine katkıda bulunmuştur. Toplam yurtiçi talep büyümesi yüzde 6,4
iken, net ihracatın büyümeye katkısı 5 puan olmuştur. Yılın son çeyreğinde
ekonomi politikasında önemli bir değişim gerçekleştirilerek “düşük
faiz-yüksek kur” politikasını esas alan “Yeni Ekonomi Modeline”
geçildiği yönünde açıklamalar yapılmış ve yüzde 19 olan TCMB politika faizi
Aralık ayında yüzde 14’e kadar düşürülmüştür.
Enflasyon yükselme eğiliminde iken politika faiz oranının
düşürülmesi, piyasalarda önemli bir istikrarsızlık yaratmış, döviz kurlarında
aşırı yükselme gözlenirken enflasyonda hızlanmıştır. Uluslararası piyasalarda
enerji fiyatları yükselirken, döviz kurlarındaki sıçrama yurtiçinde enerji
maliyetlerini ve diğer üretim maliyetlerinin önemli ölçüde artmasına neden
olmuştur. 2021 Eylül ayında yüzde 19,58 olan yıllık TÜFE enflasyonu 2022 Eylül
ayında yüzde 83,45’e kadar yükselmiş, 2023 Eylül ayında ise yüzde 61,53
olmuştur. 2021 Eylül ayında 8,5 lira olan ortalama dolar kuru ise, 2022 Eylül
ayında 18,3 lira, 2023 Eylül ayında ise 26,9 liraya yükselmiştir. 2021 Eylül
ayında yüzde 19 olan TCMB politika faizi 2022 Eylül ayında yüzde 12’ye, 2023
Şubat ayında ise yüzde 8,5’e kadar düşürülmüştür. Seçimler sonrasında ekonomi
politikalarında tekrar “U Dönüş” yapılmış, “yüksek faiz”
politikasına geri dönülmüştür. 2023 Haziran ayında yüzde 15’e yükseltilen TCMB
politika faizi, 2023 Eylül ayında yüzde 30’a, Kasım ayında ise yüzde 40’a
yükseltilmiştir.
“Düşük faiz yüksek kur “politikasının uygulandığı dönemde mevduat ve kredilerin reel faizi
negatife dönüşmüştür. Bu durum hanehalkı tüketimini teşvik ederken, konut
fiyatları ve borsanın aşırı yükselmesini ve parasal olmayan altın ithalindeki
aşırı artışı da beraberinde getirmiştir. Yerleşik hane halkı tüketimi reel
olarak 2022 yılında yüzde 19, 2023 Ocak-Eylül döneminde ise yüzde 14,3 oranında
artmıştır. Negatif kredi faizine karşın firmaların yatırım harcamalarında 2022
yılında yüzde 1,3 oranında sınırlı bir artış olmuştur. Maliyetlerdeki yükseliş
nedeniyle inşaat yatırımları yüzde 9,1 oranında gerilerken, makine-teçhizat
yatırımları yüzde 9,6 oranında artmıştır. Enflasyondaki yükseliş ve uygulanan
politikaların yarattığı belirsizlik, negatif reel kredi faizlerine rağmen uzun
vadeli bir bakış gerektiren yatırımları yeterince olumlu etkilememiştir.
2021
yılında pozitif 5 puan olan net ihracatın büyümeye katkısı 2022 yılında 0,7
puana gerilemiş, 2023 Ocak-Eylül döneminde ise negatif 4,1 puan olmuştur. 2022
yılında istihdamda artış, işsizlik oranında düşüş gözlenirken, işgücü
ödemelerinin GSYH’ya oranı da gerilemiştir. 2023 yılı Ocak-Eylül döneminde
ücret ve maaşlardaki reel artışların etkisiyle, işgücü ödemelerinin GSYH’ya
oranında belirgin bir yükseliş gözlenmiştir.
Cumhurbaşkanlığı
seçimi öncesinde uygulanan düşük faiz politikası, KKM sistemi ve “Liralaşma
Stratejisi” çerçevesinde yapılan çok sayıdaki düzenlemenin büyük bir kısmı
seçim sonrasında uygulamadan kaldırılmış, yeniden “yüksek faiz”
politikasına dönülmüştür. Son üç yıldır ekonomi politika uygulamalarındaki
tutarsızlıklar nominal ve mali göstergelerde aşırı oynaklığa neden olmuştur. Bu
çalışmada yer alan reel ekonomik büyüklüklere ilişkin grafikler incelendiğinde,
nominal büyüklüklerdeki oynaklığın reel verilere yansıdığı görülmektedir.
Sonuç olarak 2021 yılı son çeyreğinde “Düşük
Faiz-Yüksek Kur” söylemi ile başlatılan ve üretim-ihracat-istihdam artışını
amaçlayan “Yeni Ekonomi Modeli”, 2022 yılı son çeyreğinde “Yüksek
Enflasyon-Zayıflayan Rekabet Gücü ve Refah Kaybı”na neden olmuş, istihdam
artışı sağlanırken ekonominin büyüme performansı önemli ölçüde zayıflamış ve
sanayi sektöründe işgücü verimliliği düşmüştür. 2023 yılı Mayıs ayındaki
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde, mevcut ekonomi politikaları sık, sık yeni
düzenleme ve müdahalelerle sürdürülmeye çalışılmıştır. Seçim sonrasında, 2021
yılı son çeyreğinden itibaren uygulanan “Yeni Ekonomi Modeli” tamamen
terk edilerek “Yüksek Faiz” politikasına dönülmüştür.
Ekonomi
politiklarındaki bu “U Dönüş”, faiz, kur ve enflasyon verilerinde yeni
bir dalgalanmaya ve oynaklığa neden olmuştur. Önümüzdeki dönemde de nominal
göstergelerdeki bu aşırı oynaklığın reel büyüklüklerde yeni bir dalgalanmaya
neden olacağı tahmin edilmektedir. Aşırı oynaklığın yarattığı belirsizlik
ekonomide istikrar sağlama girişimlerini de zayıflatan en önemli unsurlardan
birisini oluşturmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder